Medyanın, insan haklarının gelişmesine katkı sunması, insan hakları ihlallerini deşifre etmesi, ifade özgürlüğüne alan açması, halk adına iktidar erkinin insan haklarına aykırı eylem ve pratiklerini denetlemesi gibi kamusal sorumlulukları vardır. Haber medyasının temelde haklarla ilgili bu sorumluluklarının ifade ya da ihlal süreçlerinde ise söylem kritik önemdedir. Eleştirel medya çalışmalarında gösterildiği gibi, medyanın gücü, gerçeği belli bir perspektiften inşa ederek ve onu tanımlayarak olay ve olgulara anlam vermesinden kaynaklanır. Haber söylemi, haberi yapan kişinin ve çalıştığı kurumun politik ve ekonomik yakınlıklarından bağımsız olmadığı gibi egemen ideolojilerin toplumsal yeniden üretimine olanak sağlayacak rızayı da devşirir. Başka bir deyişle, anlamlandırma süreçleri, iktidar ile ideoloji arasındaki ilişkiyi yeniden kurar. Oysa, ifade özgürlüğünden anlaşılması gereken, esas olarak muhalif düşüncenin korunmasıdır. Medya söylemine içkin iktidar pratiklerinin analiz edilmesi, medyaya kamusal sorumluluklarını hatırlatmanın önemli bir yoludur. Elinizdeki kitap, medya söylemine odaklanan araştırmalardan oluşuyor. Bu çalışmalarda, gazetecilik uygulamaları ve iktidar-söylem ilişkisi eleştirel perspektiflerden ele alınırken; medya süreçleri egemen toplumsal yeniden üretim süreçleri bağlamında analiz edilmektedir.
Medyanın, insan haklarının gelişmesine katkı sunması, insan hakları ihlallerini deşifre etmesi, ifade özgürlüğüne alan açması, halk adına iktidar erkinin insan haklarına aykırı eylem ve pratiklerini denetlemesi gibi kamusal sorumlulukları vardır. Haber medyasının temelde haklarla ilgili bu sorumluluklarının ifade ya da ihlal süreçlerinde ise söylem kritik önemdedir. Eleştirel medya çalışmalarında gösterildiği gibi, medyanın gücü, gerçeği belli bir perspektiften inşa ederek ve onu tanımlayarak olay ve olgulara anlam vermesinden kaynaklanır. Haber söylemi, haberi yapan kişinin ve çalıştığı kurumun politik ve ekonomik yakınlıklarından bağımsız olmadığı gibi egemen ideolojilerin toplumsal yeniden üretimine olanak sağlayacak rızayı da devşirir. Başka bir deyişle, anlamlandırma süreçleri, iktidar ile ideoloji arasındaki ilişkiyi yeniden kurar. Oysa, ifade özgürlüğünden anlaşılması gereken, esas olarak muhalif düşüncenin korunmasıdır. Medya söylemine içkin iktidar pratiklerinin analiz edilmesi, medyaya kamusal sorumluluklarını hatırlatmanın önemli bir yoludur. Elinizdeki kitap, medya söylemine odaklanan araştırmalardan oluşuyor. Bu çalışmalarda, gazetecilik uygulamaları ve iktidar-söylem ilişkisi eleştirel perspektiflerden ele alınırken; medya süreçleri egemen toplumsal yeniden üretim süreçleri bağlamında analiz edilmektedir.