Ebû Süfyan devesine atlayıp hızla yola koyuldu ve Mekke'ye girdi. Avazı çıktığınca şu duyuruyu yaptı:
- Ey Kureyş topluluğu! Muhammed, karşı konulmaz bir orduyla geldi. Kim Ebü Süfyan'ın evine sığınırsa emniyettedir!
Korku ve endişeyle atan yürekler, göğüs kafeslerine sığmaz oldu. Bütün gözler koşarak gelip kavmini uyaran, onları canlarını kurtarmaya davet eden Kureyş liderindeydi. Ebu Süfyan'ın sesi Mekke evlerinde yankılandı. Eşi Hind binti Utbe'nin kulağına kadar vardı. Sinirlenen Hind, yerinden fırlayarak hızla dışarı çıktı ve kocasının yanına gitti. Kin ve nefretinden patlayacak gibiydi. Çünkü Hind babası Utbe, amcası Şeybe ve kardeşi Velid'i öldüren Muhammed ve ashabından intikam alma umuduyla yaşıyordu. Kocasının içindeki nefret ateşini, küllendikçe yeniden körüklüyordu. Yılların mücadelesinin teslimiyetle sonuçlanmasını kabul edebilecek miydi? Bu zilleti asla kabul edemezdi.
Ebü Süfyan'ın yanına vardı. Öfkeyle körelen yüreği kinle dolmuştu. Kocasının sakalından tutarak bağırdı:
- Ey Galiboğulları, bu ne dediğini bilmez ihtiyarı öldürün.
Sonra kocasına döndü:
- Halkın gününü berbat ettin!
Koşup sesine gelen halka Hind:
- Savaşıp kendinizi ve yurdunuzu savunsanıza, diye çıkıştı.
Ama Ebü Süfyan kendisini hiddetle uyardı:
- Sus ve evine gir!
Sonra Mekkelilere dönerek durumun ciddiyetini bildirdi:
- Yazık olacak size! Bu kadına aldanıp canınızdan olmayın! Muhammed, karşı koyamayacağınız bir orduyla geldi. Kim Ebû Süfyan'ın evine girer ve sığınırsa emniyettedir.
Ebu Süfyan'ı dinleyenlerin bir kısmı evlerine koşarken, bir kısmı da sığınmak için Kâbe'ye yöneldi. Ancak bazıları korkuya kapıldı. Hz. Peygamber'in, “isterse Kabe'nin örtüsüne sarılmış bir halde bulunsunlar, bazılarının öldürülmelerini” emrettiğini duymuşlardı.
Ebû Süfyan devesine atlayıp hızla yola koyuldu ve Mekke'ye girdi. Avazı çıktığınca şu duyuruyu yaptı:
- Ey Kureyş topluluğu! Muhammed, karşı konulmaz bir orduyla geldi. Kim Ebü Süfyan'ın evine sığınırsa emniyettedir!
Korku ve endişeyle atan yürekler, göğüs kafeslerine sığmaz oldu. Bütün gözler koşarak gelip kavmini uyaran, onları canlarını kurtarmaya davet eden Kureyş liderindeydi. Ebu Süfyan'ın sesi Mekke evlerinde yankılandı. Eşi Hind binti Utbe'nin kulağına kadar vardı. Sinirlenen Hind, yerinden fırlayarak hızla dışarı çıktı ve kocasının yanına gitti. Kin ve nefretinden patlayacak gibiydi. Çünkü Hind babası Utbe, amcası Şeybe ve kardeşi Velid'i öldüren Muhammed ve ashabından intikam alma umuduyla yaşıyordu. Kocasının içindeki nefret ateşini, küllendikçe yeniden körüklüyordu. Yılların mücadelesinin teslimiyetle sonuçlanmasını kabul edebilecek miydi? Bu zilleti asla kabul edemezdi.
Ebü Süfyan'ın yanına vardı. Öfkeyle körelen yüreği kinle dolmuştu. Kocasının sakalından tutarak bağırdı:
- Ey Galiboğulları, bu ne dediğini bilmez ihtiyarı öldürün.
Sonra kocasına döndü:
- Halkın gününü berbat ettin!
Koşup sesine gelen halka Hind:
- Savaşıp kendinizi ve yurdunuzu savunsanıza, diye çıkıştı.
Ama Ebü Süfyan kendisini hiddetle uyardı:
- Sus ve evine gir!
Sonra Mekkelilere dönerek durumun ciddiyetini bildirdi:
- Yazık olacak size! Bu kadına aldanıp canınızdan olmayın! Muhammed, karşı koyamayacağınız bir orduyla geldi. Kim Ebû Süfyan'ın evine girer ve sığınırsa emniyettedir.
Ebu Süfyan'ı dinleyenlerin bir kısmı evlerine koşarken, bir kısmı da sığınmak için Kâbe'ye yöneldi. Ancak bazıları korkuya kapıldı. Hz. Peygamber'in, “isterse Kabe'nin örtüsüne sarılmış bir halde bulunsunlar, bazılarının öldürülmelerini” emrettiğini duymuşlardı.