Hamd, evliyasının kalbini sır hazinesi kılan ve onları dünya süslerine, ağyarın kirine meyletmekten alıkoyan Allah’a mahsustur. Allah Teâlâ onların kalplerini mâsivaya bağlanmaktan alıkoymuştur. Böylece onlar da fâil-i mutlakın Allah [celle celâluhû] olduğuna yakînen inanmışlardır. Cenâb-ı Hak lutfu ve keremiyle onların ruhlarını öyle nurlandırdı ki, bu sayede Allah Teâlâ’nın karîb ve mucib olduğuna yakîn ederek O’nun dostluğunu elde ettiler.
Salât ve selâm o kimseye olsun ki Muhammed [sallallahu aleyhi vesellem], ona tâbi olmak hidayetin, muhalefet etmek helâkin tâ kendisidir. Yine salât ve selâm Hz. Peygamber’in [sallallahu aleyhi vesellem] iyi ve müttaki olan âline ve hidayet yıldızları olan ashabına olsun.
Çok affedici ve her şeyin sahibi olan Allah’ın [celle celâluhû] rahmetine muhtaç olan, bu büyük eşiğin hizmetçisi Abdülkahhâr der ki:
Büyük üstat, kutbü’l-âzam, fenâ filllâh ve bekâ billâh makamına ulaşmış, her şeyin sahibi ve yargılayıcısı Allah Teâlâ’nın ipine sımsıkı sarılan, şeyhimiz, mürşidimiz, üstadımız ve sığınağımız Şeyh Abdurrahman-ı Tâhî’nin [kuddise sırruhû] bazı yakınlarına gönderdiği mektupları gördüm. Ve bu mektupları lutfunu bana akıtmasına ve rabıtasının bende hâsıl olmasına vesile olması ümidiyle bir araya getirdim. Başarı Allah’tandır ve hakikatin dizginleri O’nun elindedir.
Hamd, evliyasının kalbini sır hazinesi kılan ve onları dünya süslerine, ağyarın kirine meyletmekten alıkoyan Allah’a mahsustur. Allah Teâlâ onların kalplerini mâsivaya bağlanmaktan alıkoymuştur. Böylece onlar da fâil-i mutlakın Allah [celle celâluhû] olduğuna yakînen inanmışlardır. Cenâb-ı Hak lutfu ve keremiyle onların ruhlarını öyle nurlandırdı ki, bu sayede Allah Teâlâ’nın karîb ve mucib olduğuna yakîn ederek O’nun dostluğunu elde ettiler.
Salât ve selâm o kimseye olsun ki Muhammed [sallallahu aleyhi vesellem], ona tâbi olmak hidayetin, muhalefet etmek helâkin tâ kendisidir. Yine salât ve selâm Hz. Peygamber’in [sallallahu aleyhi vesellem] iyi ve müttaki olan âline ve hidayet yıldızları olan ashabına olsun.
Çok affedici ve her şeyin sahibi olan Allah’ın [celle celâluhû] rahmetine muhtaç olan, bu büyük eşiğin hizmetçisi Abdülkahhâr der ki:
Büyük üstat, kutbü’l-âzam, fenâ filllâh ve bekâ billâh makamına ulaşmış, her şeyin sahibi ve yargılayıcısı Allah Teâlâ’nın ipine sımsıkı sarılan, şeyhimiz, mürşidimiz, üstadımız ve sığınağımız Şeyh Abdurrahman-ı Tâhî’nin [kuddise sırruhû] bazı yakınlarına gönderdiği mektupları gördüm. Ve bu mektupları lutfunu bana akıtmasına ve rabıtasının bende hâsıl olmasına vesile olması ümidiyle bir araya getirdim. Başarı Allah’tandır ve hakikatin dizginleri O’nun elindedir.