Memduh Şevket Esendal’ın 1910-1951 seneleri arasında birbirinden farklı konular etrafında kaleme aldığı çarpıcı öyküler okuru başka başka zaman ve mekâna taşıyor. Her gün gördüğümüz kendi halindeki insanların iç dünyasını yansıtan, onları sevdiren bu öykülerde gülümseyecek ve “hayat ne tatlı” diyeceksiniz…
Bir kız çocuk, elinde bir deste maydanoz, takunyalarını tıkırdatarak geçiyor. Komşu Gaffar’ın oğlu, iki boş küfeyi bostan kapısından sokmaya uğraşıyor. İki hanım, belli ki uzakça bir yere gitmiş ve geç kalmışlardı, hızlı hızlı eve dönüyorlar. Mutfakta annesinin takunyalarla dolaştığı duyuluyor… “Hayat, ne tatlı şey,” diye düşündü. İnsanın ömrü olmalı da yaşamalı…
Memduh Şevket Esendal’ın 1910-1951 seneleri arasında birbirinden farklı konular etrafında kaleme aldığı çarpıcı öyküler okuru başka başka zaman ve mekâna taşıyor. Her gün gördüğümüz kendi halindeki insanların iç dünyasını yansıtan, onları sevdiren bu öykülerde gülümseyecek ve “hayat ne tatlı” diyeceksiniz…
Bir kız çocuk, elinde bir deste maydanoz, takunyalarını tıkırdatarak geçiyor. Komşu Gaffar’ın oğlu, iki boş küfeyi bostan kapısından sokmaya uğraşıyor. İki hanım, belli ki uzakça bir yere gitmiş ve geç kalmışlardı, hızlı hızlı eve dönüyorlar. Mutfakta annesinin takunyalarla dolaştığı duyuluyor… “Hayat, ne tatlı şey,” diye düşündü. İnsanın ömrü olmalı da yaşamalı…