«Öğrencilerime somut ve soyut kavramlarını belletmeye çalıştığımda diyorum ki bakın bu bir duvar; sabaha kadar bu duvar yok desem, yürüdüğümde başım çarpar ve aklım başıma gelir: Vay be, bu duvar varmış! Ülkemizin başında, çarpıldığı duvarlardan yumrular oluşmuş, daha da duvar yoktur deniyor! “Bir musibet, bin nasihatten evladır!” sözü, yabana atılamaz. Ama hep ‘aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar beklemek’ gibi bir iflah olmazlığımız var! İşte, budur öldürücü olan gerçekliğimiz!
Kürtler yoktur, Kürtçe diye bir dil yoktur teranesiyle milyonlarca insanı yok say! Ve sonra ‘kardeşlik’ edebiyatıyla yok saydığın ve kentlerini, köylerini bombaladığın insanları 21. Yüzyılda kandırabileceğini düşün! Nasıl bu kadar pişkin, yırtık ve aptal olunur? Hayır, karşındakileri yok sayma mantığıyla yok olabileceklerini düşünüyor olmaktır bu! Bu, tehlike karşısında devekuşunun verdiği tepkiyi andırıyor: Kafayı kuma gömmek! Bu gidişat, gidişat değil! Karar vermek lazım: Birlikte yaşanacaksa yasalar önünde eşit ve özgür yaşanır! Yoksa iki kuşun kanatlarını birbirine bağlasanız, dört kanatlı olduğu halde uçamaz! Uçamaz değil artık debeleniyoruz! Ölüyoruz, ölüyoruz, ölüyoruz! Yok oluyoruz!
Yenilenmek ve yenilemek gerekir, değişmek ve değiştirmek!
Dibe vurunca düze çıkacağız sözü de bize uymuyor! Dibi yok bu karanlığın! Devasa bir çukur, bir derinlik bu! Üstü örtülen acıların, utancın, alçaklığın dibi yok! İndikçe iniyoruz bu karanlığa! Arzın dibine gömüldük! Yok oluyoruz! Yenilemek ve yenilenmek gerekir, değişmek ve değiştirmek!»
«Öğrencilerime somut ve soyut kavramlarını belletmeye çalıştığımda diyorum ki bakın bu bir duvar; sabaha kadar bu duvar yok desem, yürüdüğümde başım çarpar ve aklım başıma gelir: Vay be, bu duvar varmış! Ülkemizin başında, çarpıldığı duvarlardan yumrular oluşmuş, daha da duvar yoktur deniyor! “Bir musibet, bin nasihatten evladır!” sözü, yabana atılamaz. Ama hep ‘aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar beklemek’ gibi bir iflah olmazlığımız var! İşte, budur öldürücü olan gerçekliğimiz!
Kürtler yoktur, Kürtçe diye bir dil yoktur teranesiyle milyonlarca insanı yok say! Ve sonra ‘kardeşlik’ edebiyatıyla yok saydığın ve kentlerini, köylerini bombaladığın insanları 21. Yüzyılda kandırabileceğini düşün! Nasıl bu kadar pişkin, yırtık ve aptal olunur? Hayır, karşındakileri yok sayma mantığıyla yok olabileceklerini düşünüyor olmaktır bu! Bu, tehlike karşısında devekuşunun verdiği tepkiyi andırıyor: Kafayı kuma gömmek! Bu gidişat, gidişat değil! Karar vermek lazım: Birlikte yaşanacaksa yasalar önünde eşit ve özgür yaşanır! Yoksa iki kuşun kanatlarını birbirine bağlasanız, dört kanatlı olduğu halde uçamaz! Uçamaz değil artık debeleniyoruz! Ölüyoruz, ölüyoruz, ölüyoruz! Yok oluyoruz!
Yenilenmek ve yenilemek gerekir, değişmek ve değiştirmek!
Dibe vurunca düze çıkacağız sözü de bize uymuyor! Dibi yok bu karanlığın! Devasa bir çukur, bir derinlik bu! Üstü örtülen acıların, utancın, alçaklığın dibi yok! İndikçe iniyoruz bu karanlığa! Arzın dibine gömüldük! Yok oluyoruz! Yenilemek ve yenilenmek gerekir, değişmek ve değiştirmek!»