Gerek modern düşünce gerekse post-seküler düşünce açısından hem Tanrı hem de din, önemli işlevler görmektedir. Fakat buradaki işlevsellik, geleneksel dinsel yapıların güçlü ve mutlak Tanrısından ziyade, insanın istediği tarzda bir işlevselliktir. İnsan hayatına karışmayan Tanrı’nın ve dinin, insan üzerinde psikolojik ihtiyaçlarını karşılama dışında herhangi bir yaptırım gücünden bahsetmek mümkün değildir. Modern dünyada dine ve ilahî olana dönüş olgusunun, tamamen aldatıcı olduğunu belirtmek gerekir. Dinî düşünce, insanın Tanrı ile olan ontolojik bağına önem verirken; modern dünyada insan, sadece dinî ihtiyacını karşılamak için var olan bir hayal nesnesi hâline getirdiği ya da terk edilmişlik duygusuyla aradığı Tanrı ile daha mantıksal bir ilişki içindedir. Bağışlamaktan başka seçeneği olmayan ve insanın hayal
gücüyle pasifize edilen bir Tanrı’nın, gerçekten bir Tanrı olduğu şüphelidir. Buradaki Tanrı, insan yaşamına dâhil edilmeyen bir Tanrı ve din de neredeyse bir doktrin hüviyetine bürünmektedir. Heidegger’in, felsefenin Tanrısı için söylediği ve dinin Tanrısından özellikle ayırt ettiği ‘önünde secde edilmeyen’, bu açıdan oldukça önemlidir.
Gerek modern düşünce gerekse post-seküler düşünce açısından hem Tanrı hem de din, önemli işlevler görmektedir. Fakat buradaki işlevsellik, geleneksel dinsel yapıların güçlü ve mutlak Tanrısından ziyade, insanın istediği tarzda bir işlevselliktir. İnsan hayatına karışmayan Tanrı’nın ve dinin, insan üzerinde psikolojik ihtiyaçlarını karşılama dışında herhangi bir yaptırım gücünden bahsetmek mümkün değildir. Modern dünyada dine ve ilahî olana dönüş olgusunun, tamamen aldatıcı olduğunu belirtmek gerekir. Dinî düşünce, insanın Tanrı ile olan ontolojik bağına önem verirken; modern dünyada insan, sadece dinî ihtiyacını karşılamak için var olan bir hayal nesnesi hâline getirdiği ya da terk edilmişlik duygusuyla aradığı Tanrı ile daha mantıksal bir ilişki içindedir. Bağışlamaktan başka seçeneği olmayan ve insanın hayal
gücüyle pasifize edilen bir Tanrı’nın, gerçekten bir Tanrı olduğu şüphelidir. Buradaki Tanrı, insan yaşamına dâhil edilmeyen bir Tanrı ve din de neredeyse bir doktrin hüviyetine bürünmektedir. Heidegger’in, felsefenin Tanrısı için söylediği ve dinin Tanrısından özellikle ayırt ettiği ‘önünde secde edilmeyen’, bu açıdan oldukça önemlidir.