Metropolis antik kenti Efes ve İzmir arasındaki çam ormanlarıyla kaplı Gallesion Dağı'nın eteklerinde kurulmuş, adı ise Meter Gallesia isimli Ana Tanrıça'dan esinlenerek Metropolis olmuştur. Ana Tanrıça (Kybele) inanışı, Eski Anadolu'da Cilalı Taş (Neolitik) dönemden beri oldukça yaygındı ve özellikle Batı Anadolu'da mağara, kaya tapınağı, açık hava tapınağı gibi kayalıklı doğal alanlarda tapkı görmekteydi.
Metropolis'in kuzeyinde Gallesion Dağı yamacında bulunan birbirine yakın iki sarkıt ve dikitli mağarada yapılan uzun ve zahmetli kazılar sonunda bulunan 554 pişmiş toprak heykelcikten 404 tanesinin Ana Tanrıça tasviri olması burasının Ana Tanrıça'ya adanmış bir kült alanı olduğunu göstermektedir. Kaçakçılar tarafından yer yer delik deşik edilen mağaralarda, çok titiz yürütülen kazı ve temizlik çalışmalarında dolgu toprak çıkrıklar yardımıyla dışarı taşınmış kemik dahil tüm buluntular elenerek ayrılmış ve tasnif edilerek araştırma için saklanmıştır. Buluntu istatistiklerinin gösterdiğine göre kült alanı en yoğun olarak Helenistik ve Roma dönemlerinde kullanılmıştır.
Buluntular içinde dikkat çekici grup Agorakritos tipindeki Ana Tanrıça heykelcikleridir. Tanrıça bu heykelciklerde arkalıklı tahtında oturur, başında bir polos bulunur ve saçları lüleler halinde omuzlarına dökülür. Tahtın soluna dayadığı elinde cepheden bir def, sağ elinde bir sunu tası tutar. Kucağında ise sağa doğru kıvrılmış yatan bir aslan görülür. Tanrıça'nın kült yoldaşı Attis olarak kesin tanımlanabilen bir figürün parçası ele geçmemiştir.
Metropolis antik kenti Efes ve İzmir arasındaki çam ormanlarıyla kaplı Gallesion Dağı'nın eteklerinde kurulmuş, adı ise Meter Gallesia isimli Ana Tanrıça'dan esinlenerek Metropolis olmuştur. Ana Tanrıça (Kybele) inanışı, Eski Anadolu'da Cilalı Taş (Neolitik) dönemden beri oldukça yaygındı ve özellikle Batı Anadolu'da mağara, kaya tapınağı, açık hava tapınağı gibi kayalıklı doğal alanlarda tapkı görmekteydi.
Metropolis'in kuzeyinde Gallesion Dağı yamacında bulunan birbirine yakın iki sarkıt ve dikitli mağarada yapılan uzun ve zahmetli kazılar sonunda bulunan 554 pişmiş toprak heykelcikten 404 tanesinin Ana Tanrıça tasviri olması burasının Ana Tanrıça'ya adanmış bir kült alanı olduğunu göstermektedir. Kaçakçılar tarafından yer yer delik deşik edilen mağaralarda, çok titiz yürütülen kazı ve temizlik çalışmalarında dolgu toprak çıkrıklar yardımıyla dışarı taşınmış kemik dahil tüm buluntular elenerek ayrılmış ve tasnif edilerek araştırma için saklanmıştır. Buluntu istatistiklerinin gösterdiğine göre kült alanı en yoğun olarak Helenistik ve Roma dönemlerinde kullanılmıştır.
Buluntular içinde dikkat çekici grup Agorakritos tipindeki Ana Tanrıça heykelcikleridir. Tanrıça bu heykelciklerde arkalıklı tahtında oturur, başında bir polos bulunur ve saçları lüleler halinde omuzlarına dökülür. Tahtın soluna dayadığı elinde cepheden bir def, sağ elinde bir sunu tası tutar. Kucağında ise sağa doğru kıvrılmış yatan bir aslan görülür. Tanrıça'nın kült yoldaşı Attis olarak kesin tanımlanabilen bir figürün parçası ele geçmemiştir.