Mevlana'nın Öteki Yüzü Nasreddin Hoca Sufi Öyküleri

Stok Kodu:
9786257089371
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
160
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2021-04
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
%30 indirimli
120,00TL
84,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 10,27TL
Temin süresi 2-5 gündür.
9786257089371
868839
Mevlana'nın Öteki Yüzü Nasreddin Hoca
Mevlana'nın Öteki Yüzü Nasreddin Hoca Sufi Öyküleri
84.00

13. ve 14. yüzyıl, Anadolu İslam'ı denilen kavramın şekillendiği kritik bir evredir. Bu dönemin en önemli özelliği, Moğol istilasının sebep olduğu göçlerin yarattığı kaos ve karışıklık içindeki Anadolu'nun yavaş yavaş demografik ve kültürel yapısının değişime uğramasıdır. Eski Bizans (Rum) kültürü başatlığını yitirerek, Türklerin ve Farsça konuşan İranlı unsurların bir harmanı gibi duran yeni İslami kültüre yerini terk etmeye başlamaktadır. Bu altüst oluş içerisinde bilgi ve belge kıt, rivayetler boldur.
13-14. yüzyıllar, hemen hemen bireyin kişisel yaşamına denk düşen psikolojik evrelerin bir benzeri gibidir. Doğru bir kronoloji oluşturmak için güvenilir yazılı belgelerin kıt olduğu bu evrede, tıpkı bir insanın olgunluk çağında tanıdığını sandığı, aziz hatırasını yad ettiği, kültürümüzün tüm kahramanları belirmiştir. Mevlânâ, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Saru Saltuk, Battal Gazi, Nasreddin Hoca, Ahi Evran, hatta daha sonraları Pir Sultan Abdal ve Köroğlu bile bu evrenin en bilinen figürleridir.
Nasreddin Hoca fıkraları, bu çalışmada iddia edileceği gibi, pek çok yönden Mevlânâ'dan ilham alsa da, ona son karakterini veren halkın acımasız sağduyusudur. Çünkü halk, Mevlânâ ve başka birtakım mutasavvıfta yer yer rastlanılan çelişkileri, tutarsızlıkları görmüş, onu hicvetmekten sakınmamıştır.
Sanki Nasreddin Hoca, Mevlânâ'nın eleştirdiği kişilerin cisimleşmiş hali gibidir. Bir nevi Mevlânâ'nın antitezidir ama aslında neredeyse Mevlânâ'nın bütün duyarlılıklarına sahip bir antitez… O gerçek bir kişilik değil de halk muhayyilesinin ortak bir ürünüyse, kuşkusuz varlığa bürünmesi büyük oranda Mevlânâ sayesinde olmuştur.

13. ve 14. yüzyıl, Anadolu İslam'ı denilen kavramın şekillendiği kritik bir evredir. Bu dönemin en önemli özelliği, Moğol istilasının sebep olduğu göçlerin yarattığı kaos ve karışıklık içindeki Anadolu'nun yavaş yavaş demografik ve kültürel yapısının değişime uğramasıdır. Eski Bizans (Rum) kültürü başatlığını yitirerek, Türklerin ve Farsça konuşan İranlı unsurların bir harmanı gibi duran yeni İslami kültüre yerini terk etmeye başlamaktadır. Bu altüst oluş içerisinde bilgi ve belge kıt, rivayetler boldur.
13-14. yüzyıllar, hemen hemen bireyin kişisel yaşamına denk düşen psikolojik evrelerin bir benzeri gibidir. Doğru bir kronoloji oluşturmak için güvenilir yazılı belgelerin kıt olduğu bu evrede, tıpkı bir insanın olgunluk çağında tanıdığını sandığı, aziz hatırasını yad ettiği, kültürümüzün tüm kahramanları belirmiştir. Mevlânâ, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Saru Saltuk, Battal Gazi, Nasreddin Hoca, Ahi Evran, hatta daha sonraları Pir Sultan Abdal ve Köroğlu bile bu evrenin en bilinen figürleridir.
Nasreddin Hoca fıkraları, bu çalışmada iddia edileceği gibi, pek çok yönden Mevlânâ'dan ilham alsa da, ona son karakterini veren halkın acımasız sağduyusudur. Çünkü halk, Mevlânâ ve başka birtakım mutasavvıfta yer yer rastlanılan çelişkileri, tutarsızlıkları görmüş, onu hicvetmekten sakınmamıştır.
Sanki Nasreddin Hoca, Mevlânâ'nın eleştirdiği kişilerin cisimleşmiş hali gibidir. Bir nevi Mevlânâ'nın antitezidir ama aslında neredeyse Mevlânâ'nın bütün duyarlılıklarına sahip bir antitez… O gerçek bir kişilik değil de halk muhayyilesinin ortak bir ürünüyse, kuşkusuz varlığa bürünmesi büyük oranda Mevlânâ sayesinde olmuştur.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat