Bu kitapta yaşanmayan hiçbir şey yok. Öykülerin tamamı, çatıyı didikleyen kuşların gagaları, içinden geçince aslında bir pamuk topu olmadığı anlaşılan bulutlar, bu öykülerin gerçeklikten uzak birer hayal olduklarını söyleyen üzeri yaldızlı, koyu mor pelerinli, uzun saçlı, gözlüklü adamın yüksek sesi kadar gerçek. Her biri rüya gibi geliyor belki kulağa ama bunun ne önemi var.
Edebiyatımızda nedense uzak durulan gotik unsurlarla beslediği, ellerle, parmaklarla birbirine dolanan Mezarlık Meyvesi, Ayşenur Kara Subaşı’nın uzun bir yol yürüyeceği yazın serüvenin ilk kavşağı. Uzun yıllardır çalışıldığı belli olan, ürpertici hikayelerin anlam dünyası olgun, yeşertilen bir Türkçeyle yazılmış. Zihnin, içindeki düşlerin taş kadar sert, ateş kadar yakıcı olduğuna inananlara adanmış anlatılanların tamamı. Kitabın yazarı omzunda usta anlatıcıların gölgesini taşıyor.
Bu kitapta yaşanmayan hiçbir şey yok. Öykülerin tamamı, çatıyı didikleyen kuşların gagaları, içinden geçince aslında bir pamuk topu olmadığı anlaşılan bulutlar, bu öykülerin gerçeklikten uzak birer hayal olduklarını söyleyen üzeri yaldızlı, koyu mor pelerinli, uzun saçlı, gözlüklü adamın yüksek sesi kadar gerçek. Her biri rüya gibi geliyor belki kulağa ama bunun ne önemi var.
Edebiyatımızda nedense uzak durulan gotik unsurlarla beslediği, ellerle, parmaklarla birbirine dolanan Mezarlık Meyvesi, Ayşenur Kara Subaşı’nın uzun bir yol yürüyeceği yazın serüvenin ilk kavşağı. Uzun yıllardır çalışıldığı belli olan, ürpertici hikayelerin anlam dünyası olgun, yeşertilen bir Türkçeyle yazılmış. Zihnin, içindeki düşlerin taş kadar sert, ateş kadar yakıcı olduğuna inananlara adanmış anlatılanların tamamı. Kitabın yazarı omzunda usta anlatıcıların gölgesini taşıyor.