“Târîhu'r-rusül ve'l-mülûk veya Târîḫu'ṭ-Ṭaberî adlarıyla da bilinir. Müellif, tefsirini tamamladığı 290 (903) yılında yazmaya başlayıp 303 (915-16) yılında bitirdiği, kendisine “ebü'l-müerrihîn, şeyhü'l-müerrihîn” unvanlarını kazandıran eserinde yaratılıştan itibaren 302 (915) yılına kadarki olayları anlatır. Taberî, mukaddimede tarihi ‘belirli bir zamanda ve belirli bir mekândaki insan fiillerini ele alan ilim dalı' şeklinde tarif eder. Ardından haberleri bize ulaşan peygamberlerin, hükümdarların ve halifelerin tarihini, iktidar günlerindeki olayları kısaca yazacağını söyleyerek kitabının konusunu belirler. Müellif, hayatlarına dair bilgi verdiği kişiler hakkında ulaşabildiği haberleri yazmakla yetinmekte, bunlarla ilgili herhangi bir değerlendirme yapmamaktadır. Aynı şekilde naklettiği rivayetlerin doğruluğu üzerinde fikir belirtmeksizin sorumluluğu haberleri nakledenlere, bunların kabul edilip edilmemesiyle ilgili kararı da okuyucuya bırakmaktadır. Böylece Taberî, tefsirinin aksine Târîḫu'l-ümem'de -çok istisnaî durumlar hariç- kendi görüş ve düşüncelerine hemen hiç yer vermemiştir. Ancak naklettiği haberlerin isnad zincirine dikkat etmiş ve bu yönüyle temayüz etmiştir.
Mukaddimeden sonra Hz. Âdem'le eserine başlayan Taberî, Tevrat'taki sıraya göre nebî ve resullerin hayatlarıyla dönemlerindeki olayları anlatır ve haklarındaki Kur'an âyetlerini tefsir eder. Peygamberlerin çağdaşları olan hükümdarlar, İsrâiloğulları, Hz. Îsâ'dan sonraki Romalılar, onların Suriye'deki yönetimleri, bilhassa Fars hükümdarları ve Araplarla münasebetleri, Yemen ve Irak'taki siyasî ve askerî faaliyetleri, Câhiliye devri Arap tarihi ve nihayet Hz. Peygamberin hayatı üzerinde durur.
İbn Miskeveyh, Ebü'l-Ferec İbnü'l-Cevzî, İzzeddin İbnü'l-Esîr, Ebü'l-Fidâ İbn Kesîr ve İbn Haldûn gibi pek çok tarihçi eserlerinde Târîḫu'l-ümem'i esas almış ve çoğu kere onu özetlemiştir. İslâm dünyasında içerik ve metot bakımından büyük ilgi gören Târîḫu'l-ümem'e birçok tekmile ve zeyil yazılmış, muhtasarları yapılmıştır. Geniş ve zengin bir tarih malzemesini ihtiva eden Târîḫu'l-ümem, gerek hicretin ilk üç asrındaki tarih ve siyer âlimlerinin zamanımıza ulaşmayan kitapları gerekse daha sonraki tarih çalışmaları için çok değerli bir kaynak niteliğindedir.” (Mustafa Fayda, “Târîḫu'l-ümem ve'l-mülûk”, TDV İslam Ansiklopedisi)
“Târîhu'r-rusül ve'l-mülûk veya Târîḫu'ṭ-Ṭaberî adlarıyla da bilinir. Müellif, tefsirini tamamladığı 290 (903) yılında yazmaya başlayıp 303 (915-16) yılında bitirdiği, kendisine “ebü'l-müerrihîn, şeyhü'l-müerrihîn” unvanlarını kazandıran eserinde yaratılıştan itibaren 302 (915) yılına kadarki olayları anlatır. Taberî, mukaddimede tarihi ‘belirli bir zamanda ve belirli bir mekândaki insan fiillerini ele alan ilim dalı' şeklinde tarif eder. Ardından haberleri bize ulaşan peygamberlerin, hükümdarların ve halifelerin tarihini, iktidar günlerindeki olayları kısaca yazacağını söyleyerek kitabının konusunu belirler. Müellif, hayatlarına dair bilgi verdiği kişiler hakkında ulaşabildiği haberleri yazmakla yetinmekte, bunlarla ilgili herhangi bir değerlendirme yapmamaktadır. Aynı şekilde naklettiği rivayetlerin doğruluğu üzerinde fikir belirtmeksizin sorumluluğu haberleri nakledenlere, bunların kabul edilip edilmemesiyle ilgili kararı da okuyucuya bırakmaktadır. Böylece Taberî, tefsirinin aksine Târîḫu'l-ümem'de -çok istisnaî durumlar hariç- kendi görüş ve düşüncelerine hemen hiç yer vermemiştir. Ancak naklettiği haberlerin isnad zincirine dikkat etmiş ve bu yönüyle temayüz etmiştir.
Mukaddimeden sonra Hz. Âdem'le eserine başlayan Taberî, Tevrat'taki sıraya göre nebî ve resullerin hayatlarıyla dönemlerindeki olayları anlatır ve haklarındaki Kur'an âyetlerini tefsir eder. Peygamberlerin çağdaşları olan hükümdarlar, İsrâiloğulları, Hz. Îsâ'dan sonraki Romalılar, onların Suriye'deki yönetimleri, bilhassa Fars hükümdarları ve Araplarla münasebetleri, Yemen ve Irak'taki siyasî ve askerî faaliyetleri, Câhiliye devri Arap tarihi ve nihayet Hz. Peygamberin hayatı üzerinde durur.
İbn Miskeveyh, Ebü'l-Ferec İbnü'l-Cevzî, İzzeddin İbnü'l-Esîr, Ebü'l-Fidâ İbn Kesîr ve İbn Haldûn gibi pek çok tarihçi eserlerinde Târîḫu'l-ümem'i esas almış ve çoğu kere onu özetlemiştir. İslâm dünyasında içerik ve metot bakımından büyük ilgi gören Târîḫu'l-ümem'e birçok tekmile ve zeyil yazılmış, muhtasarları yapılmıştır. Geniş ve zengin bir tarih malzemesini ihtiva eden Târîḫu'l-ümem, gerek hicretin ilk üç asrındaki tarih ve siyer âlimlerinin zamanımıza ulaşmayan kitapları gerekse daha sonraki tarih çalışmaları için çok değerli bir kaynak niteliğindedir.” (Mustafa Fayda, “Târîḫu'l-ümem ve'l-mülûk”, TDV İslam Ansiklopedisi)