Rıfkı Kulaç, 1914’te Birinci Dünya Savaşı’na katılmadan önce Marksist olmuş ve devrim öncesi Rusya’yı da görmüştü. Esaret dönüşü 1920’de önce Batum’a geçti, 1926’ya kadar Moskova’da yaşadı. Trabzon’da gazetecilik yaparken kendi özgün çizgisini ömrünün sonuna kadar korudu, suskunluğa mahkum edilişine karşılık 1936’da Milletleşen Adam romanını yayınladı.
Milletleşen Adam, tezli bir roman, yalnızca ‘tez’i açısından değil, yazarının kahramanlarıyla kurduğu yakınlık ve uzaklık mesafesi, kurguyla gerçek arasındaki ilişkinin ifadesi ve Rıfkı Kulaç’ın uzgörüşlülüğü ile zamanının insanı olmasındaki gerçeklikle de ilginç hatta benzersiz…
Bu ülkede ‘sol duyu’nun dilinin oluşturulması gayretinde etkin olamamış ‘çaresiz’ bir dürüstlüğün çilekeşliğiyle...
Rıfkı Kulaç, 1914’te Birinci Dünya Savaşı’na katılmadan önce Marksist olmuş ve devrim öncesi Rusya’yı da görmüştü. Esaret dönüşü 1920’de önce Batum’a geçti, 1926’ya kadar Moskova’da yaşadı. Trabzon’da gazetecilik yaparken kendi özgün çizgisini ömrünün sonuna kadar korudu, suskunluğa mahkum edilişine karşılık 1936’da Milletleşen Adam romanını yayınladı.
Milletleşen Adam, tezli bir roman, yalnızca ‘tez’i açısından değil, yazarının kahramanlarıyla kurduğu yakınlık ve uzaklık mesafesi, kurguyla gerçek arasındaki ilişkinin ifadesi ve Rıfkı Kulaç’ın uzgörüşlülüğü ile zamanının insanı olmasındaki gerçeklikle de ilginç hatta benzersiz…
Bu ülkede ‘sol duyu’nun dilinin oluşturulması gayretinde etkin olamamış ‘çaresiz’ bir dürüstlüğün çilekeşliğiyle...