“Millî Mücadele” Türk devlet-i ebed müddet anlayışının, dünya durdukça yaşayacağının somut örneğidir. Bu mücadelede, kaçınılmaz bir dünya gerçeği olarak, öne çıkan şahsiyetler ve bir de saklı kalanlar vardır. Yaşanılanların hikâyeleri, tarihin sayfalarında, genellikle öncüler merkezli kayıtlıdır. Yarının öğrenicileri nesiller de bu yerleşik düzende öğrenirler, dünü.
Milletlerin yaşadıkları olağan veya olağanüstü mücadelelerin içinde bizzat yer alarak şahit olanlardan bazıları, zamanın akışının gölgesinde kaldıklarını görünce, tanıklıklarını kaleme alırlar. “Millî Mücadele”nin saklı isimlerinden Hüsameddin Ertürk de ömrünün son yıllarında, “Millî Mücadele Senelerinde Teşkilat-ı Mahsusa” adıyla, hâtıralarını kaleme almış ve unutulmuşluktan kurtarmak üzere kayda geçirmiş.
Hüsameddin Ertürk’ün hâtırâtında, dönemin manzarası çizilirken, yaşanılanların gerçekliğinin ve şartların olağanüstülüğünde, eksilmeyen “devlet-i ebed müddet” şuurunun unutulmayacağı da bâkî hakikattir.
“Millî Mücadele” Türk devlet-i ebed müddet anlayışının, dünya durdukça yaşayacağının somut örneğidir. Bu mücadelede, kaçınılmaz bir dünya gerçeği olarak, öne çıkan şahsiyetler ve bir de saklı kalanlar vardır. Yaşanılanların hikâyeleri, tarihin sayfalarında, genellikle öncüler merkezli kayıtlıdır. Yarının öğrenicileri nesiller de bu yerleşik düzende öğrenirler, dünü.
Milletlerin yaşadıkları olağan veya olağanüstü mücadelelerin içinde bizzat yer alarak şahit olanlardan bazıları, zamanın akışının gölgesinde kaldıklarını görünce, tanıklıklarını kaleme alırlar. “Millî Mücadele”nin saklı isimlerinden Hüsameddin Ertürk de ömrünün son yıllarında, “Millî Mücadele Senelerinde Teşkilat-ı Mahsusa” adıyla, hâtıralarını kaleme almış ve unutulmuşluktan kurtarmak üzere kayda geçirmiş.
Hüsameddin Ertürk’ün hâtırâtında, dönemin manzarası çizilirken, yaşanılanların gerçekliğinin ve şartların olağanüstülüğünde, eksilmeyen “devlet-i ebed müddet” şuurunun unutulmayacağı da bâkî hakikattir.