“Biz enstrümanlar, insanların yaşam leoparlarıyız aslında. Onları yaşamda tutan, yaşama bağlayan müziğin leoparlarıyız.”
Gondollar Kenti’ne düzenlenecek gemi turu için orkestra oluşturulacağı ilan edildiğinde, Lidya ve yakın arkadaşı Lara sevinçten havalara uçar. Çünkü orkestraya Lidya’nın Miçello’su ile Lara’nın Sevimli Flüt’ü de davet edilmiştir. Koca Kulaklı Kontrbas, Stresli Piyano Teyze, Piyano Yogi, Altın Saksafon, Süslü Arp, Gürültücü Timpani ve Üçgen Çan’ın da katıldığı orkestranın üyelerini çok değişik bir yaratıcılık serüveni beklemektedir. O güne kadar hep kurallarla donatılmış konser salonlarında çalmaya alışıkken, kendilerini birden curcunanın içinde bulurlar. Kendini uçak sanan bir erkek çocuğuyla, balerin olduklarını zanneden iki kız çocuğu orkestrayı darmaduman eder. Fakat bunun ve başka şeylerin yarattığı neşe ile heyecan onlara bambaşka kapılar aralar. Böylece, sular içinde yüzen Gondollar Kenti’nde çok önemli bir şey öğrenirler: Müziğin kuralı yoktur. Dönüşte, fırtına dalgaları gemiye vurdukça Miçello kendi gerçeğini ve kendinin en iyi halini de keşfeder. Ve bu hal büyüleyicidir…
Yazar Yasemin Eğinlioğlu, “Doğaçlamalar hayatın özüdür ve saflık sıradan değildir. Saflık bize yaratıcılıkta sınırsız alan açar. Müzik, işte budur,” diyor.
“Biz enstrümanlar, insanların yaşam leoparlarıyız aslında. Onları yaşamda tutan, yaşama bağlayan müziğin leoparlarıyız.”
Gondollar Kenti’ne düzenlenecek gemi turu için orkestra oluşturulacağı ilan edildiğinde, Lidya ve yakın arkadaşı Lara sevinçten havalara uçar. Çünkü orkestraya Lidya’nın Miçello’su ile Lara’nın Sevimli Flüt’ü de davet edilmiştir. Koca Kulaklı Kontrbas, Stresli Piyano Teyze, Piyano Yogi, Altın Saksafon, Süslü Arp, Gürültücü Timpani ve Üçgen Çan’ın da katıldığı orkestranın üyelerini çok değişik bir yaratıcılık serüveni beklemektedir. O güne kadar hep kurallarla donatılmış konser salonlarında çalmaya alışıkken, kendilerini birden curcunanın içinde bulurlar. Kendini uçak sanan bir erkek çocuğuyla, balerin olduklarını zanneden iki kız çocuğu orkestrayı darmaduman eder. Fakat bunun ve başka şeylerin yarattığı neşe ile heyecan onlara bambaşka kapılar aralar. Böylece, sular içinde yüzen Gondollar Kenti’nde çok önemli bir şey öğrenirler: Müziğin kuralı yoktur. Dönüşte, fırtına dalgaları gemiye vurdukça Miçello kendi gerçeğini ve kendinin en iyi halini de keşfeder. Ve bu hal büyüleyicidir…
Yazar Yasemin Eğinlioğlu, “Doğaçlamalar hayatın özüdür ve saflık sıradan değildir. Saflık bize yaratıcılıkta sınırsız alan açar. Müzik, işte budur,” diyor.