Cemâlnur Sargut ve H. Nur Artıran’ın nasıl bir Müslüman kimliği idealize ettiklerine, bu idealin gerçekleşmesi için yaptıkları çalışmalara ve bu çalışmaların müritler üzerindeki etkilerini ortaya koymaya çalışan bu alan araştırması, seküler çevrenin iki kadın sufiye yönelimin sebeplerini ortaya koymaya çalışırken aynı zamanda geçirdiği dönüşümü anlatma gayreti taşımıştır. Çoklu moderniteve sekülerleşme argümanları üzerinden anlaşılmaya çalışılan bu değişim, modern kadın kimliğini Müslüman kadın kimliği ile harmanlarken aynı zamanda kafasındaki modern kadın imajını dönüştüren yeni bir erkek kimliğini de işaret etmektedir. Dolayısıyla araştırma özelinde, seküler çevrede alışageldik modernlik kodlarını her iki cinsiyet yönünde değiştiren, din ve modernlik algılarında yeni tanımlamalara yelken açan bir toplumsal örüntünün sinyallerini görmek mümkündür.
Kimi müritler için ateizm ve deizm’den tasavvufa uzanan, kimi müritler için ise bireysel Müslümanlıktan cemaate duyulan özlemle başlayan değişimin sebepleri, Türkiye’nin kendine has modernleşme sürecinde yaşanan kırılma noktalarında aranmıştır. Bu toplumsal örüntü, hem 29 Ekim Cumhuriyet kutlamalarında hem de evliya yatırları başında bir araya gelebilen yeni bir davranış biçimini ortaya koymakta, dolayısıyla daha önceden yapılmış olan hem seçkinler İslamı ve halk İslâmı gibi ayrıştırmaların, hem de Atatürkçü-dindar ayrımı gibi kategorileştirmelerin suniliğinin görünür hale geldiği bir toplumsal desen izlenimi uyandırmaktadır.Çoklu modernitenin bir örneği olarak seküler çevrede değişen modernlik ve dindarlık kodlarını inceleyen doktora tezinin kitaplaştırılmış hali olan bu kitap, alandaki ilk hacimli çalışma olarak, yapılacak yeni araştırmaların gereğini de ortaya koymaktadır.
Cemâlnur Sargut ve H. Nur Artıran’ın nasıl bir Müslüman kimliği idealize ettiklerine, bu idealin gerçekleşmesi için yaptıkları çalışmalara ve bu çalışmaların müritler üzerindeki etkilerini ortaya koymaya çalışan bu alan araştırması, seküler çevrenin iki kadın sufiye yönelimin sebeplerini ortaya koymaya çalışırken aynı zamanda geçirdiği dönüşümü anlatma gayreti taşımıştır. Çoklu moderniteve sekülerleşme argümanları üzerinden anlaşılmaya çalışılan bu değişim, modern kadın kimliğini Müslüman kadın kimliği ile harmanlarken aynı zamanda kafasındaki modern kadın imajını dönüştüren yeni bir erkek kimliğini de işaret etmektedir. Dolayısıyla araştırma özelinde, seküler çevrede alışageldik modernlik kodlarını her iki cinsiyet yönünde değiştiren, din ve modernlik algılarında yeni tanımlamalara yelken açan bir toplumsal örüntünün sinyallerini görmek mümkündür.
Kimi müritler için ateizm ve deizm’den tasavvufa uzanan, kimi müritler için ise bireysel Müslümanlıktan cemaate duyulan özlemle başlayan değişimin sebepleri, Türkiye’nin kendine has modernleşme sürecinde yaşanan kırılma noktalarında aranmıştır. Bu toplumsal örüntü, hem 29 Ekim Cumhuriyet kutlamalarında hem de evliya yatırları başında bir araya gelebilen yeni bir davranış biçimini ortaya koymakta, dolayısıyla daha önceden yapılmış olan hem seçkinler İslamı ve halk İslâmı gibi ayrıştırmaların, hem de Atatürkçü-dindar ayrımı gibi kategorileştirmelerin suniliğinin görünür hale geldiği bir toplumsal desen izlenimi uyandırmaktadır.Çoklu modernitenin bir örneği olarak seküler çevrede değişen modernlik ve dindarlık kodlarını inceleyen doktora tezinin kitaplaştırılmış hali olan bu kitap, alandaki ilk hacimli çalışma olarak, yapılacak yeni araştırmaların gereğini de ortaya koymaktadır.