Şengül Öymen Gür’ün, 20. yüzyıl mimarlığının nitelikli, kapsamlı ve özgün bir üst okumasını yaptığı yeni kitabı Modern ve Sonrası Mimarlık Tarihi Boyunca Mekân Örgütlenmesinin Evrimi YEM Yayın’dan çıktı.
Modern ve Modern-sonrası Mimarlığın üst okuması siyasi, ekonomik, etik, lengüistik, semantik, estetik ve olgusal açılardan yapılabilirdi. Bu kitapta ise Prof.Dr. Şengül Öymen Gür farklı bir yol izliyor; mimari mekânın evriminin kuramsal aşamalarını göz önünde bulundurarak ve merkezi tarihe ülke bazında ekler yaparak klişeleşmiş mimarlık tarihinin kapsama alanını genişletiyor. Böylece mimarlık tarihi ve kuramı, mekân örgütlenmesi ve örgütlenmenin biçimsel araçları üzerinden yeniden okunuyor…
Mimarlık tarihine hep bir tasarımcı gözüyle bakan; belleğini uyaranlardan kalkarak mimarlık tarihini gözden geçirip bağlantılar kuran Şengül Öymen Gür; oldukça yorucu ve yoğun geçen kitabı hazırlama sürecini ve kitabın içeriğini şöyle özetliyor:
“... Ecphoria; zamanların anısı, algılam ve duygulamları olmadan olmaz. Ormandan bakıp ağaçları görmeyi, ağaçlardan bakıp ormanı görmeyi içeren çift yönlü bir süreçtir. Bu nedenle çok yorucu bir süreç yaşadım bu kitabı yazarken. İlerlemiş yaşın temkinli cesaretiyle çalıştım... Mimarlık tarihini okumak, seçerek anlatmak kadar, mimariyi yerinde görmenin, görmüş olmanın yararlarından söz etmiyorum bile… Eleştirmenlere söylüyorum; görmediğiniz, yaşamadığınız binayı eleştiri yazılarınıza konu edinmeyin, görmüş gibi anlatmayın. Ben örnek olarak kendi yaşadıklarımı seçtim. Mimari, aşk gibidir; yaşanmadan bilinmez…
Mimari mekânın örgütlenme özelliği, yerel ve evrensel insanın, grupların, dünya topluluğunun yaşamına gerçek ve duygusal anlamda en içten, en yakın dokunan, en önemli tasarım özelliğidir. Eğitimi itibariyle tarihçi olarak yetişmiş uzmanların neredeyse hiç değinmediği bu tasarım özelliği mimari gerçekliğin ta kendisidir. Biçimlenmeyi ilgilendiren geometri ve sanatlarla ilgili boyut mekân örgütlenmesinin yanında ikincil bir öneme sahiptir. Mekân örgütlenmesine bağlı olarak seçilen yapı ve yapım teknikleri örgütlenmenin belirleyicileri değil araçlarıdır. Mekân örgütlenmesinin temel kavramları ‘yer’ ve ‘insan’ tanımıyla bağlıdır. En iyi örgütlenme kavramları bu paradigmalardan kaynaklanır ve sonunda döner onlara hizmet ederler. Bu nedenle bir mimarlık tarihi metni, tarih boyunca ortaya konmuş yaratıcı buluşlar üzerine yoğunlaşarak okuyucunun mimari proje ile bağ kurmasını sağlamalı ve bu açıdan ilgisini çekmelidir. Buradan kalkarak, bu kitapta büyük bir mimari devrim olarak kabul ettiğim Modern Mimari dönemin; insanın, grupların ve toplumun davranış biçimini olumlu yönde etkileyen buluş niteliğindeki; akan mekânlar, yer tanımlamak-yaratmak, yer açmak, yer tanımlayan çekirdek çözümler-odaklar, insan davranışına seçenek sunan tasarımda aksların artması ve karmaşıklaşması, sağlıklı doğal ışıktan yararlanma gibi kavramlarını tanıttım. Açık ofisler, müzeler, kütüphaneler, yetimhaneler, üniversite yerleşkeleri, konutlar, toplu konutlar gibi konularda Modern Mimari dönemde insan lehine yapılan tipolojik devrimleri anlattım.
Modern-sonrası Mimari’de mekân örgütlenmesi kavramları arasında doğanın dramatizasyonu, doğanın yeniden üretimi, doğal ve tarihi izlerle örgütlenme, parçalılık-fragmanlar, parçalanma ve yayılma, aradalık, bağlamcılık, senaryo yazmak, tarihi elemanlar, mahalle, mevcut ve yeninin yaratıcı sentezi, açılma-kapanma, zıtların birliği, saydamlık, dolaşım alanları, atriyumlar-galeriler, aşırı bağlantılılık, aşırı süreklilik ya da doğa gibi evrilmek vb. konuları işledim.
Mekân olmayandan mekân yaratma konusuna, kentsel tasarım-insan ilişkilerine değindim. Çevre duyarlılığı konusunda dünya mimarlarının verdiği tepkileri aktararak okuyucunun hevesini artırmak istedim...
.....
Modern ve Modern-sonrası Mimari'de formatlar, uluslararası düzeyde en hareketli en değiştirilebilir/dönüştürülebilir kalıplardır. Mekânın kimliğinden ve başarısından bağımsız bir biçimde dünyada dolaşıma girerler ama ilk sahipleri hep bellidir. Bunlar arasında, yatay ve düşey etkisi eşdeğer olan ızgaraların cephe dokusu oluşturması, şerit pencereler, köşe pencereler, derin olmayan Barok hareketlerle monoton kütleleri canlandırmak, “Erken Modern pencere” dokusunu değerlendirmek, derinlik duygusu uyandıran revaklar (arkatlar), tarihten yorumlanan formatlarla eklektik giriş cepheleri tasarlamak, çeşitli tarihi vurgular yapmak, daire türevi şekillerle cepheyi hareketlendirmek, ana girişi bir kolonla vurgulamak, cephelerde kolon izlenimi veren elemanlar kullanmak, kapalı çıkmalar, dairesel balkonlar, söveler, yatay cephe bantları. bant pencereler yapmak, kütle parçalarının tekrarından cephe oluşturmak, cepheleri renklendirmek, cepheleri çift renkli yatay bantlardan oluşturmak, derinlik duygusu uyandıran simetrik yırtıklar-asimetrik yırtıklar yapmak, giriş vurgusu olarak köşeleri oymak, arabulucu bir form olarak üçgen veya kemer kullanmak, düz ve eğri yüzeyleri aynı cephede bir arada kullanmak, silindirik formları baskın olarak kullanmak, cephelerde serpiştirilmiş üçgen prizmalardan pencere olarak yararlanmak, cephelere kübik montajlar yapmak, de Stijl artikülasyonlar yapmak, büyük boşluklu cepheler, cephelerde merdivenler, cephelerde köprüler, cephelerde yaşmaklar yapmak gibi kalıplar belirlendi. Bunlar dünyadan ve yerelden örneklendi. Tektonik ayrıntılar olarak belirlenen giriş merdivenleri, balkonlar, yırtıklar, panjurlar, brisse soleil'ler, jaluziler ve giriş saçakları gibi öğeler binanın tarzına uyumlu tektonik öğeler olarak belirlendi. Bunları kullanmak, kullanırken zamanın teknolojisini yakalamak mekânın dışavurumu kapsamında tarandı.
Şengül Öymen Gür’ün, 20. yüzyıl mimarlığının nitelikli, kapsamlı ve özgün bir üst okumasını yaptığı yeni kitabı Modern ve Sonrası Mimarlık Tarihi Boyunca Mekân Örgütlenmesinin Evrimi YEM Yayın’dan çıktı.
Modern ve Modern-sonrası Mimarlığın üst okuması siyasi, ekonomik, etik, lengüistik, semantik, estetik ve olgusal açılardan yapılabilirdi. Bu kitapta ise Prof.Dr. Şengül Öymen Gür farklı bir yol izliyor; mimari mekânın evriminin kuramsal aşamalarını göz önünde bulundurarak ve merkezi tarihe ülke bazında ekler yaparak klişeleşmiş mimarlık tarihinin kapsama alanını genişletiyor. Böylece mimarlık tarihi ve kuramı, mekân örgütlenmesi ve örgütlenmenin biçimsel araçları üzerinden yeniden okunuyor…
Mimarlık tarihine hep bir tasarımcı gözüyle bakan; belleğini uyaranlardan kalkarak mimarlık tarihini gözden geçirip bağlantılar kuran Şengül Öymen Gür; oldukça yorucu ve yoğun geçen kitabı hazırlama sürecini ve kitabın içeriğini şöyle özetliyor:
“... Ecphoria; zamanların anısı, algılam ve duygulamları olmadan olmaz. Ormandan bakıp ağaçları görmeyi, ağaçlardan bakıp ormanı görmeyi içeren çift yönlü bir süreçtir. Bu nedenle çok yorucu bir süreç yaşadım bu kitabı yazarken. İlerlemiş yaşın temkinli cesaretiyle çalıştım... Mimarlık tarihini okumak, seçerek anlatmak kadar, mimariyi yerinde görmenin, görmüş olmanın yararlarından söz etmiyorum bile… Eleştirmenlere söylüyorum; görmediğiniz, yaşamadığınız binayı eleştiri yazılarınıza konu edinmeyin, görmüş gibi anlatmayın. Ben örnek olarak kendi yaşadıklarımı seçtim. Mimari, aşk gibidir; yaşanmadan bilinmez…
Mimari mekânın örgütlenme özelliği, yerel ve evrensel insanın, grupların, dünya topluluğunun yaşamına gerçek ve duygusal anlamda en içten, en yakın dokunan, en önemli tasarım özelliğidir. Eğitimi itibariyle tarihçi olarak yetişmiş uzmanların neredeyse hiç değinmediği bu tasarım özelliği mimari gerçekliğin ta kendisidir. Biçimlenmeyi ilgilendiren geometri ve sanatlarla ilgili boyut mekân örgütlenmesinin yanında ikincil bir öneme sahiptir. Mekân örgütlenmesine bağlı olarak seçilen yapı ve yapım teknikleri örgütlenmenin belirleyicileri değil araçlarıdır. Mekân örgütlenmesinin temel kavramları ‘yer’ ve ‘insan’ tanımıyla bağlıdır. En iyi örgütlenme kavramları bu paradigmalardan kaynaklanır ve sonunda döner onlara hizmet ederler. Bu nedenle bir mimarlık tarihi metni, tarih boyunca ortaya konmuş yaratıcı buluşlar üzerine yoğunlaşarak okuyucunun mimari proje ile bağ kurmasını sağlamalı ve bu açıdan ilgisini çekmelidir. Buradan kalkarak, bu kitapta büyük bir mimari devrim olarak kabul ettiğim Modern Mimari dönemin; insanın, grupların ve toplumun davranış biçimini olumlu yönde etkileyen buluş niteliğindeki; akan mekânlar, yer tanımlamak-yaratmak, yer açmak, yer tanımlayan çekirdek çözümler-odaklar, insan davranışına seçenek sunan tasarımda aksların artması ve karmaşıklaşması, sağlıklı doğal ışıktan yararlanma gibi kavramlarını tanıttım. Açık ofisler, müzeler, kütüphaneler, yetimhaneler, üniversite yerleşkeleri, konutlar, toplu konutlar gibi konularda Modern Mimari dönemde insan lehine yapılan tipolojik devrimleri anlattım.
Modern-sonrası Mimari’de mekân örgütlenmesi kavramları arasında doğanın dramatizasyonu, doğanın yeniden üretimi, doğal ve tarihi izlerle örgütlenme, parçalılık-fragmanlar, parçalanma ve yayılma, aradalık, bağlamcılık, senaryo yazmak, tarihi elemanlar, mahalle, mevcut ve yeninin yaratıcı sentezi, açılma-kapanma, zıtların birliği, saydamlık, dolaşım alanları, atriyumlar-galeriler, aşırı bağlantılılık, aşırı süreklilik ya da doğa gibi evrilmek vb. konuları işledim.
Mekân olmayandan mekân yaratma konusuna, kentsel tasarım-insan ilişkilerine değindim. Çevre duyarlılığı konusunda dünya mimarlarının verdiği tepkileri aktararak okuyucunun hevesini artırmak istedim...
.....
Modern ve Modern-sonrası Mimari'de formatlar, uluslararası düzeyde en hareketli en değiştirilebilir/dönüştürülebilir kalıplardır. Mekânın kimliğinden ve başarısından bağımsız bir biçimde dünyada dolaşıma girerler ama ilk sahipleri hep bellidir. Bunlar arasında, yatay ve düşey etkisi eşdeğer olan ızgaraların cephe dokusu oluşturması, şerit pencereler, köşe pencereler, derin olmayan Barok hareketlerle monoton kütleleri canlandırmak, “Erken Modern pencere” dokusunu değerlendirmek, derinlik duygusu uyandıran revaklar (arkatlar), tarihten yorumlanan formatlarla eklektik giriş cepheleri tasarlamak, çeşitli tarihi vurgular yapmak, daire türevi şekillerle cepheyi hareketlendirmek, ana girişi bir kolonla vurgulamak, cephelerde kolon izlenimi veren elemanlar kullanmak, kapalı çıkmalar, dairesel balkonlar, söveler, yatay cephe bantları. bant pencereler yapmak, kütle parçalarının tekrarından cephe oluşturmak, cepheleri renklendirmek, cepheleri çift renkli yatay bantlardan oluşturmak, derinlik duygusu uyandıran simetrik yırtıklar-asimetrik yırtıklar yapmak, giriş vurgusu olarak köşeleri oymak, arabulucu bir form olarak üçgen veya kemer kullanmak, düz ve eğri yüzeyleri aynı cephede bir arada kullanmak, silindirik formları baskın olarak kullanmak, cephelerde serpiştirilmiş üçgen prizmalardan pencere olarak yararlanmak, cephelere kübik montajlar yapmak, de Stijl artikülasyonlar yapmak, büyük boşluklu cepheler, cephelerde merdivenler, cephelerde köprüler, cephelerde yaşmaklar yapmak gibi kalıplar belirlendi. Bunlar dünyadan ve yerelden örneklendi. Tektonik ayrıntılar olarak belirlenen giriş merdivenleri, balkonlar, yırtıklar, panjurlar, brisse soleil'ler, jaluziler ve giriş saçakları gibi öğeler binanın tarzına uyumlu tektonik öğeler olarak belirlendi. Bunları kullanmak, kullanırken zamanın teknolojisini yakalamak mekânın dışavurumu kapsamında tarandı.