Ütopyalar toplumsal düştür. Ütopyalar kişinin içinde yaşadığı toplumu değiştirme istencinin en önemli yansımasıdır. Ütopyalar bu istenç ve inanç neticesinde kişinin toplumu değiştirebileceğine dair cüreti, yani hayali yönüyle “yok ülke” (ou-topia) iken; toplumdan vazgeçememenin ve “çok daha iyisi mümkün” diyebilmenin, yani “iyi ülke” (eu-topia)ye gidebilmenin bir aracıdır. Ütopya ve ütopyacı düşünce içerisinde taşıdığı bu ikili anlamı ile arzulandığı anda yanında olmayan, ancak gelecekte bir gün olabileceğine inanılan uzun dönemli oynanan bir bahistir. Ütopyacı itki, yani geleceğe dair iyi hayaller, bu yönüyle tarihsel ve evrensel bir süreçtir. Ancak ütopyacı itki dışında ütopyaların edebi bir form olarak ortaya çıkışı ilk defa on altıncı yüzyılda, Thomas More'nin yazmış olduğu Utopia eseri ile başlamıştır.
Türk ütopyalarını ele almadan önce Türk ütopyalarının tarihselliğine odaklanacağız. Çünkü Türk ütopyalarının varlığı ya da yokluğu üzerinden temellenen tezler büyük tartışma konusudur. Bu anlamda tez Türk ütopyalarının varlığını modernleşme biçiminde irdelemiş ve on dokuzuncu yüzyıl Türk edebiyatı için modern ütopyaların doğduğunu ileri sürmüştür. Bu durum gölge iddia olarak kitap içerisinde yer almaktadır. Türk ütopyaları ortaya çıktığı andan itibaren toplumun nasıl dönüşmesi gerektiğini ortaya koymuş ve yeni bir alternatif toplum modeli sunmuştur. Çalışmanın üçüncü bölümü bu amaçla on dokuzuncu yüzyılda ortaya çıkmaya başlayan Türk ütopya literatürünü günümüze değin açıklamıştır. Bu yanıyla kitap kesitsel bir aralık olarak yaklaşık 120 yıllık bir dönemi, on dokuzuncu yüzyıl başı ile Cumhuriyetin kurulduğu dönem aralığını kapsamaktadır. Ayrıca örnek olarak ele alınacak ütopyalar da kronolojik bağlamıyla Osmanlı, Kadın ve son olarak da Türk öznesiyle ele alınacaktır.
Ütopyalar toplumsal düştür. Ütopyalar kişinin içinde yaşadığı toplumu değiştirme istencinin en önemli yansımasıdır. Ütopyalar bu istenç ve inanç neticesinde kişinin toplumu değiştirebileceğine dair cüreti, yani hayali yönüyle “yok ülke” (ou-topia) iken; toplumdan vazgeçememenin ve “çok daha iyisi mümkün” diyebilmenin, yani “iyi ülke” (eu-topia)ye gidebilmenin bir aracıdır. Ütopya ve ütopyacı düşünce içerisinde taşıdığı bu ikili anlamı ile arzulandığı anda yanında olmayan, ancak gelecekte bir gün olabileceğine inanılan uzun dönemli oynanan bir bahistir. Ütopyacı itki, yani geleceğe dair iyi hayaller, bu yönüyle tarihsel ve evrensel bir süreçtir. Ancak ütopyacı itki dışında ütopyaların edebi bir form olarak ortaya çıkışı ilk defa on altıncı yüzyılda, Thomas More'nin yazmış olduğu Utopia eseri ile başlamıştır.
Türk ütopyalarını ele almadan önce Türk ütopyalarının tarihselliğine odaklanacağız. Çünkü Türk ütopyalarının varlığı ya da yokluğu üzerinden temellenen tezler büyük tartışma konusudur. Bu anlamda tez Türk ütopyalarının varlığını modernleşme biçiminde irdelemiş ve on dokuzuncu yüzyıl Türk edebiyatı için modern ütopyaların doğduğunu ileri sürmüştür. Bu durum gölge iddia olarak kitap içerisinde yer almaktadır. Türk ütopyaları ortaya çıktığı andan itibaren toplumun nasıl dönüşmesi gerektiğini ortaya koymuş ve yeni bir alternatif toplum modeli sunmuştur. Çalışmanın üçüncü bölümü bu amaçla on dokuzuncu yüzyılda ortaya çıkmaya başlayan Türk ütopya literatürünü günümüze değin açıklamıştır. Bu yanıyla kitap kesitsel bir aralık olarak yaklaşık 120 yıllık bir dönemi, on dokuzuncu yüzyıl başı ile Cumhuriyetin kurulduğu dönem aralığını kapsamaktadır. Ayrıca örnek olarak ele alınacak ütopyalar da kronolojik bağlamıyla Osmanlı, Kadın ve son olarak da Türk öznesiyle ele alınacaktır.