1815 yılının 24 Mayıs günü, Firavun adlı bir gemi Marsilya açıklarında belirdi. Karaya ağır ağır yaklaşırken, gemiyi karşılamak için limana gelmiş olanlar, onun çok yavaş, alışılmadık bir şekilde ilerlediğini gördüler. Kendi aralarında "Gemide bir şeyler olmuş galiba!" diye merakla sordular. Limanda bekleyen bir beyefendi ise, herkesten daha fazla sabırsızlanıyordu. Geminin yanaşmasınını bekleyemedim. Hemen bir sandala binerek gemiye doğru yola çıktı. Firavu'un güvertesinde genç bir adam, korkuluklara dayanmış, rıhtımda bekleyenleri seyrediyordu. Herhalde kaptan olmalıydı. Yirmi yaşlarında bir genç idi. Tehlikeli bir yaşam tarzına alışmış insanların o soğukkanlı, sakin görünüşünü taşıyordu.Sandalda bulunan beyefendi uzaktan seslendi: — Dantes! Ne var, ne oluyor? Genç adam da seslenerek karşılık verdi: — Bay Morrel, size acı bir haberim var. Kaptanımız Löklerk'i ne yazık ki yitirdik.
1815 yılının 24 Mayıs günü, Firavun adlı bir gemi Marsilya açıklarında belirdi. Karaya ağır ağır yaklaşırken, gemiyi karşılamak için limana gelmiş olanlar, onun çok yavaş, alışılmadık bir şekilde ilerlediğini gördüler. Kendi aralarında "Gemide bir şeyler olmuş galiba!" diye merakla sordular. Limanda bekleyen bir beyefendi ise, herkesten daha fazla sabırsızlanıyordu. Geminin yanaşmasınını bekleyemedim. Hemen bir sandala binerek gemiye doğru yola çıktı. Firavu'un güvertesinde genç bir adam, korkuluklara dayanmış, rıhtımda bekleyenleri seyrediyordu. Herhalde kaptan olmalıydı. Yirmi yaşlarında bir genç idi. Tehlikeli bir yaşam tarzına alışmış insanların o soğukkanlı, sakin görünüşünü taşıyordu.Sandalda bulunan beyefendi uzaktan seslendi: — Dantes! Ne var, ne oluyor? Genç adam da seslenerek karşılık verdi: — Bay Morrel, size acı bir haberim var. Kaptanımız Löklerk'i ne yazık ki yitirdik.