Bazı yazarlar tarafından sosyolojinin müjdeleyicilerinden, bazıları tarafından sosyolojinin kurucusu olarak kabul edilen hukukçu Montesquieu, geliştirmiş olduğu yönteme uygun olarak, olması gereken en iyi toplumu ve siyasal rejimi değil belirli bir toplum için en uygun siyasal rejimi araştırmıştır. Bunu yaparken çok sayıda değişken kullanmıştır. Çalışmalarının odak noktasını oluşturan siyasal rejimleri incelerken de aynı yöntemi izlemiştir. Kullandığı değişkenlerin bir kısmı örneğin iklim, akarsuların durumu, ülke büyüklüğü, arazi yapısı gibi fiziki nitelikteyken; bir kısmı örneğin din, ticaret şekli, geçim kaynakları, uğraş alanları, örf ve âdetler gibi beşeri niteliktedir. Montesquieu, bu değişkenlerin tümünü toplumun genel ruhu şeklinde ifade etmiştir. Her toplum, içinde bulunduğu fiziki ve beşeri özelliklerin meydana getirdiği bir ruha, bir kültüre sahiptir. Bir ülkenin siyasal rejimini oluşturan, belirleyen bu ruh/kültürdür. Bu ön kabulden hareketle Montesquieu, siyasal rejimlerin tasnifinde Herodotos’tan kendi zamanına kadar genel kabul gören yönetenlerin sayısı ölçütü yerine doğa ve ilke ölçütünü kullanmıştır. Başka bir ifadeyle düşünüre göre her siyasal rejimin niteliğini belirleyen bir ilke ve doğa vardır. Bu ilkeleri dikkate alarak Montesquieu, siyasal rejimleri ılımlı ve ılımlı olmayanlar şeklinde ikiye ayırmıştır. Ilımlı siyasal rejimler, cumhuriyet ve monarşidir. Bu rejimlerin ılımlı olmasının nedeni, sınırlı olmasıdır. Cumhuriyetlerde ılımlılığı sağlayan vatandaşların eşitliğiyken, monarşilerde vatandaşların farklılık ve ayrıcalıklarıdır. Ilımlı olmayan siyasal rejim ise despotizmdir. Despotizmde despot, ülkeyi korkuyla ve kaprislerine göre yönettiğinden, yönetilenlerin hak ve özgürlüklerinden söz edilemez.
Bazı yazarlar tarafından sosyolojinin müjdeleyicilerinden, bazıları tarafından sosyolojinin kurucusu olarak kabul edilen hukukçu Montesquieu, geliştirmiş olduğu yönteme uygun olarak, olması gereken en iyi toplumu ve siyasal rejimi değil belirli bir toplum için en uygun siyasal rejimi araştırmıştır. Bunu yaparken çok sayıda değişken kullanmıştır. Çalışmalarının odak noktasını oluşturan siyasal rejimleri incelerken de aynı yöntemi izlemiştir. Kullandığı değişkenlerin bir kısmı örneğin iklim, akarsuların durumu, ülke büyüklüğü, arazi yapısı gibi fiziki nitelikteyken; bir kısmı örneğin din, ticaret şekli, geçim kaynakları, uğraş alanları, örf ve âdetler gibi beşeri niteliktedir. Montesquieu, bu değişkenlerin tümünü toplumun genel ruhu şeklinde ifade etmiştir. Her toplum, içinde bulunduğu fiziki ve beşeri özelliklerin meydana getirdiği bir ruha, bir kültüre sahiptir. Bir ülkenin siyasal rejimini oluşturan, belirleyen bu ruh/kültürdür. Bu ön kabulden hareketle Montesquieu, siyasal rejimlerin tasnifinde Herodotos’tan kendi zamanına kadar genel kabul gören yönetenlerin sayısı ölçütü yerine doğa ve ilke ölçütünü kullanmıştır. Başka bir ifadeyle düşünüre göre her siyasal rejimin niteliğini belirleyen bir ilke ve doğa vardır. Bu ilkeleri dikkate alarak Montesquieu, siyasal rejimleri ılımlı ve ılımlı olmayanlar şeklinde ikiye ayırmıştır. Ilımlı siyasal rejimler, cumhuriyet ve monarşidir. Bu rejimlerin ılımlı olmasının nedeni, sınırlı olmasıdır. Cumhuriyetlerde ılımlılığı sağlayan vatandaşların eşitliğiyken, monarşilerde vatandaşların farklılık ve ayrıcalıklarıdır. Ilımlı olmayan siyasal rejim ise despotizmdir. Despotizmde despot, ülkeyi korkuyla ve kaprislerine göre yönettiğinden, yönetilenlerin hak ve özgürlüklerinden söz edilemez.