“Günbatımı ne güzel,” dedi Perovski arkasına dönüp, “sanki Moskova yanıyor; haçlar, çan kuleleri sanki yanan bir geminin direkleri gibi...”
Avrora bağırdı: “Aman büyükanne, Moskova yanıyor!” Araba durdu. Herkes ufuktaki kızıl parıltıya bakarak farklı varsayımlarda bulunuyordu. Şüphesiz, Moskova’yı işgal eden Fransızlar kenti ateşe vermişlerdi.
Rus edebiyatının altın çağının en değerli yazarlarından Grigori Petroviç Danilevski (1829-1890), bu görkemli romanda, Fransız Devriminin ilkelerini Rus topraklarına taşıma iddiasıyla 1812’de Moskova önlerine kadar gelen Napolyon ordularının şehri kuşatmasını ve ona karşı koyan direnişi anlatıyor. Ancak Savaş ve Barış’ı yazan Tolstoy gibi, Danilevski de yarattığı unutulmaz karakterler ve çarpıcı kurguyla edebi insanlık durumlarını eserinin merkezine yerleştirerek askeri savunmanın ve saldırının çok ötesine geçiyor.
Türkçeye ilk kez çevrilen Moskova Yanıyor romantik, dramatik, epik öğeleriyle okurlarını mest edecek gerçek bir şaheser.
“Günbatımı ne güzel,” dedi Perovski arkasına dönüp, “sanki Moskova yanıyor; haçlar, çan kuleleri sanki yanan bir geminin direkleri gibi...”
Avrora bağırdı: “Aman büyükanne, Moskova yanıyor!” Araba durdu. Herkes ufuktaki kızıl parıltıya bakarak farklı varsayımlarda bulunuyordu. Şüphesiz, Moskova’yı işgal eden Fransızlar kenti ateşe vermişlerdi.
Rus edebiyatının altın çağının en değerli yazarlarından Grigori Petroviç Danilevski (1829-1890), bu görkemli romanda, Fransız Devriminin ilkelerini Rus topraklarına taşıma iddiasıyla 1812’de Moskova önlerine kadar gelen Napolyon ordularının şehri kuşatmasını ve ona karşı koyan direnişi anlatıyor. Ancak Savaş ve Barış’ı yazan Tolstoy gibi, Danilevski de yarattığı unutulmaz karakterler ve çarpıcı kurguyla edebi insanlık durumlarını eserinin merkezine yerleştirerek askeri savunmanın ve saldırının çok ötesine geçiyor.
Türkçeye ilk kez çevrilen Moskova Yanıyor romantik, dramatik, epik öğeleriyle okurlarını mest edecek gerçek bir şaheser.