İslâm kelâmında önemli bir yere sahip olmasından ötürü Allah-insan ilişkisi sorunu, muhtelif başlıklar altında İslâm mütekellimleri tarafından daima üzerinde durulan bir konu olagelmiştir. Dolayısıyla Ehl-i Sünnet’e mensup Eş‘ariyye ve Mâtürîdiyye kelâmcılarının yanı sıra, Mu‘tezilî kelâmcılar ve bu arada Mu‘tezile mezhebinin önemli siması Kâdî Abdülcebbâr da kelâmın bu temel sorunu üzerine eğilmekten geri durmamışlardır.
Kâdî’nin tasavvur etmiş olduğu Allah-insan ilişkisi düşüncesi, yaşadığı dönemin felsefî ve teorik spekülâsyonlarına şümullü ve bütüncül bir cevap niteliğindedir. Müellif, bu çalışma vasıtasıyla, Kâdî Abdülcebbâr’ın Allah-insan arasındaki ilişkisi çerçevesinde dile getirdiği özgün görüş ve düşüncelerin, Batıda teolojik antropoloji üzerine geliştirilmiş fikirlerle mukayese edildiğinde, İslâm dünyasındaki teolojik antropoloji çabalarının ve buna bağlı olarak insanın öznelliğine hak ettiği yeri veren öğretilerin en gözde ve dikkat çekici örneklerinden birisi olduğunun altını çizmiştir. Müellif tarafından eserde ortaya konan Abdülcebbâr’ın kendine has bu telakkisinin, bilen, düşünen, faal, hür, eylem gücünü elinde bulunduran ve dinî ve ahlâkî buyruklara muhatap kılınan mükellef insan merkezli teolojik içerikli araştırmalara girişecekler için ufuk açıcı ve yönlendirici bir mahiyet arz ettiğini söylememiz mümkündür.
İslâm kelâmında önemli bir yere sahip olmasından ötürü Allah-insan ilişkisi sorunu, muhtelif başlıklar altında İslâm mütekellimleri tarafından daima üzerinde durulan bir konu olagelmiştir. Dolayısıyla Ehl-i Sünnet’e mensup Eş‘ariyye ve Mâtürîdiyye kelâmcılarının yanı sıra, Mu‘tezilî kelâmcılar ve bu arada Mu‘tezile mezhebinin önemli siması Kâdî Abdülcebbâr da kelâmın bu temel sorunu üzerine eğilmekten geri durmamışlardır.
Kâdî’nin tasavvur etmiş olduğu Allah-insan ilişkisi düşüncesi, yaşadığı dönemin felsefî ve teorik spekülâsyonlarına şümullü ve bütüncül bir cevap niteliğindedir. Müellif, bu çalışma vasıtasıyla, Kâdî Abdülcebbâr’ın Allah-insan arasındaki ilişkisi çerçevesinde dile getirdiği özgün görüş ve düşüncelerin, Batıda teolojik antropoloji üzerine geliştirilmiş fikirlerle mukayese edildiğinde, İslâm dünyasındaki teolojik antropoloji çabalarının ve buna bağlı olarak insanın öznelliğine hak ettiği yeri veren öğretilerin en gözde ve dikkat çekici örneklerinden birisi olduğunun altını çizmiştir. Müellif tarafından eserde ortaya konan Abdülcebbâr’ın kendine has bu telakkisinin, bilen, düşünen, faal, hür, eylem gücünü elinde bulunduran ve dinî ve ahlâkî buyruklara muhatap kılınan mükellef insan merkezli teolojik içerikli araştırmalara girişecekler için ufuk açıcı ve yönlendirici bir mahiyet arz ettiğini söylememiz mümkündür.