Evrensel hukukun henüz icra alanı bulamadığı İslamiyet öncesi dönemlerde Arap Yarımadası’nda hukukun yerine asabiyet temelli yerel dinamikler mevcuttu. Hz. Muhammed (sas)’in peygamberliği sürecinde mücadele edip din kardeşliği ortak paydasına dönüştürdüğü bu asabiyet olgusu, O’nun vefatıyla birlikte tekrar nüksetmeye başlamıştır. Temelinde Emevî/Haşimî kadim rekabeti bulunan bu dar kabile asabiyeti Hz. Osman’la başlayan süreçte Ümeyyeoğulları’nın galibiyetiyle sonuçlanmış ve kendi isimlerini taşıyan devletlerini kurmalarına imkân vermiştir. Bu kadim rekabet Şam’da kurulan devlet gücünü de arkasına alarak Emevîler döneminde adeta bir Arap Milliyetçiliğine evirilmiştir. Emevîlerin Arap olmayan Müslümanlara uyguladığı mevali politikası bu politikaya antitez olarak ortaya çıkan Şuûbiyye hareketi aslında aynı hedefe hizmet etmiş ve Emevî devletinin yıkılmasının temel dinamiklerinden olmuştur. Kurulan yeni Abbasî devletinde de bu kavmiyetçi yaklaşım form değiştirerek devam etmiş ve kendilerinden sonraya içinden çıkılması zor tartışma alanları bırakmıştır. Görülen o ki, insanın fıtratında bulunan yakınına meyletme duygusu (nepotizm) ilahi normlarla sınırlanmadıkları sürece isim ve form değiştirse bile insanlar arası barış ve huzuru zedeleyen bir eğilim olmayı sürdürecektir. Elinizdeki kitap Cahiliye Dönemi’nden tevarüs eden bu asabiyet hastalığının Emevîler ve Abbasîler dönemi izdüşümlerini konu edinmektedir
Evrensel hukukun henüz icra alanı bulamadığı İslamiyet öncesi dönemlerde Arap Yarımadası’nda hukukun yerine asabiyet temelli yerel dinamikler mevcuttu. Hz. Muhammed (sas)’in peygamberliği sürecinde mücadele edip din kardeşliği ortak paydasına dönüştürdüğü bu asabiyet olgusu, O’nun vefatıyla birlikte tekrar nüksetmeye başlamıştır. Temelinde Emevî/Haşimî kadim rekabeti bulunan bu dar kabile asabiyeti Hz. Osman’la başlayan süreçte Ümeyyeoğulları’nın galibiyetiyle sonuçlanmış ve kendi isimlerini taşıyan devletlerini kurmalarına imkân vermiştir. Bu kadim rekabet Şam’da kurulan devlet gücünü de arkasına alarak Emevîler döneminde adeta bir Arap Milliyetçiliğine evirilmiştir. Emevîlerin Arap olmayan Müslümanlara uyguladığı mevali politikası bu politikaya antitez olarak ortaya çıkan Şuûbiyye hareketi aslında aynı hedefe hizmet etmiş ve Emevî devletinin yıkılmasının temel dinamiklerinden olmuştur. Kurulan yeni Abbasî devletinde de bu kavmiyetçi yaklaşım form değiştirerek devam etmiş ve kendilerinden sonraya içinden çıkılması zor tartışma alanları bırakmıştır. Görülen o ki, insanın fıtratında bulunan yakınına meyletme duygusu (nepotizm) ilahi normlarla sınırlanmadıkları sürece isim ve form değiştirse bile insanlar arası barış ve huzuru zedeleyen bir eğilim olmayı sürdürecektir. Elinizdeki kitap Cahiliye Dönemi’nden tevarüs eden bu asabiyet hastalığının Emevîler ve Abbasîler dönemi izdüşümlerini konu edinmektedir