Bir dert, deva, derman ve şifa yolculuğu...
Mucizelere inanmayı bırakalı çok mu oldu? Yoksa onların varlığından bir gün bile şüphe etmediniz mi? Mucizenin Doğumu, Saba Deniz Uzun'un, dünyaya geldiğinde serebral palsy tanısı konulan oğlu Çağatay’ın şifa hikayesini ve bir var olma mucizesini anlatıyor.
Gerçek bir hikâye
Saba Deniz Uzun sağlıklı bir hamilelik geçiriyor aslında. Her şey yolunda, her şey harika. Ne oluyorsa doğum sırasında oluyor. Bebeğin başı sıkışıyor ve %80 hasarlı bir beyinle doğuyor. Şok, gözyaşı, isyan, öfke, çaresizlik... Bir anne düşünün, kendi ve oğlu için mezarlık bakıyor... Ama sonra bir şey oluyor. Bir umut, bir inanç parıldıyor ince ince. Kabul ve teslimiyetin peşi sıra çıkagelen “Peki o halde şimdi ne yapıyoruz?” sorusu. Ve her şey böyle başlıyor.
Devadan dermana, dermandan şifaya...
Psişik ameliyat... Ho’oponopono... Sonra reiki, aile dizimi, refleksoloji, homeopati, ozon terapisi ve aklınıza gelebilecek tüm spiritüel enerji çalışmaları. Klasik tıbbın yanında, onun yetersiz kaldığı diğer her konuda kullanılan akla hayale sığmayacak yöntemler... Derken, adım adım iyileşmeye başlıyor Çağatay. Önce gözleri açılıyor, sonra hareketleri umut verici bir değişim göstermeye başlıyor. Minicik değişimler... Çok minik...
Şu kadarcık... Henüz.
Çünkü şifa yolculuğu devam ediyor.
Dert bazen, bulunmayı bekleyen örtülü dermanların açığa çıkmasını ve bize mucize gibi gelen ilahi şefkatin hayatlarımızda tezahür etmesini sağlar. İşte bu kitap küçük umutların, büyük umutların, boş umutların ve elbette, devasız bir derdin sayısız insana derman olmasının kitabı.
Bir dert, deva, derman ve şifa yolculuğu...
Mucizelere inanmayı bırakalı çok mu oldu? Yoksa onların varlığından bir gün bile şüphe etmediniz mi? Mucizenin Doğumu, Saba Deniz Uzun'un, dünyaya geldiğinde serebral palsy tanısı konulan oğlu Çağatay’ın şifa hikayesini ve bir var olma mucizesini anlatıyor.
Gerçek bir hikâye
Saba Deniz Uzun sağlıklı bir hamilelik geçiriyor aslında. Her şey yolunda, her şey harika. Ne oluyorsa doğum sırasında oluyor. Bebeğin başı sıkışıyor ve %80 hasarlı bir beyinle doğuyor. Şok, gözyaşı, isyan, öfke, çaresizlik... Bir anne düşünün, kendi ve oğlu için mezarlık bakıyor... Ama sonra bir şey oluyor. Bir umut, bir inanç parıldıyor ince ince. Kabul ve teslimiyetin peşi sıra çıkagelen “Peki o halde şimdi ne yapıyoruz?” sorusu. Ve her şey böyle başlıyor.
Devadan dermana, dermandan şifaya...
Psişik ameliyat... Ho’oponopono... Sonra reiki, aile dizimi, refleksoloji, homeopati, ozon terapisi ve aklınıza gelebilecek tüm spiritüel enerji çalışmaları. Klasik tıbbın yanında, onun yetersiz kaldığı diğer her konuda kullanılan akla hayale sığmayacak yöntemler... Derken, adım adım iyileşmeye başlıyor Çağatay. Önce gözleri açılıyor, sonra hareketleri umut verici bir değişim göstermeye başlıyor. Minicik değişimler... Çok minik...
Şu kadarcık... Henüz.
Çünkü şifa yolculuğu devam ediyor.
Dert bazen, bulunmayı bekleyen örtülü dermanların açığa çıkmasını ve bize mucize gibi gelen ilahi şefkatin hayatlarımızda tezahür etmesini sağlar. İşte bu kitap küçük umutların, büyük umutların, boş umutların ve elbette, devasız bir derdin sayısız insana derman olmasının kitabı.