İspanyol yazar Juan Jacinto Muñoz Rengel, tarihle fantastiğin, masallarla mitlerin, düşle gerçeğin iç içe geçtiği, çok renkli ve çoksesli romanı Muhteşem Hayalperest’te, şaheser yazmaya çalışırken kendi yaşamı bir şahesere dönüşen Nikolaos Popoulos’u merkeze alıyor.
Muhteşem Hayalperest, okuyucuyu, 16. yüzyıl Atina’sında yaşayan, sınırsız hayal gücüne sahip bir kahramanın yolculuğuna ortak ediyor. Popoulos, sahip olduğu garip güçle bir başyapıt yazmak üzere çıktığı yolculukta, geniş bir coğrafyayı tecrübe edecek, Cervantes ile tanışacak, korsanlarla savaşacak, Vlad Tepeş, Elizabeth Báthory gibi fantastik kahramanlarla karşılaşacak, dünya edebiyatının çarpıcı metinleri arasında gezinecektir. Eşsiz bir maceraya atılan başkahraman, gördüğü şehirler arasında İstanbul’u ayrı tutacak ve Hezarfen gibi çatıların, minarelerin, sarayların, masmavi denizin üstünden aşarken kanatlarını tarihle mitolojinin, gotikle fantastiğin iç içe geçtiği bir masala açacaktır.
Çok erken yaşta dünyanın bir labirent olduğunu öğrendi; yapması gerekenin onu kurtarabilecek bir ipliğin varlığına inanmaktan daha ileri olduğunu biliyordu: Popoulos o ipliği yaratmak için doğmuştu.
İspanyol yazar Juan Jacinto Muñoz Rengel, tarihle fantastiğin, masallarla mitlerin, düşle gerçeğin iç içe geçtiği, çok renkli ve çoksesli romanı Muhteşem Hayalperest’te, şaheser yazmaya çalışırken kendi yaşamı bir şahesere dönüşen Nikolaos Popoulos’u merkeze alıyor.
Muhteşem Hayalperest, okuyucuyu, 16. yüzyıl Atina’sında yaşayan, sınırsız hayal gücüne sahip bir kahramanın yolculuğuna ortak ediyor. Popoulos, sahip olduğu garip güçle bir başyapıt yazmak üzere çıktığı yolculukta, geniş bir coğrafyayı tecrübe edecek, Cervantes ile tanışacak, korsanlarla savaşacak, Vlad Tepeş, Elizabeth Báthory gibi fantastik kahramanlarla karşılaşacak, dünya edebiyatının çarpıcı metinleri arasında gezinecektir. Eşsiz bir maceraya atılan başkahraman, gördüğü şehirler arasında İstanbul’u ayrı tutacak ve Hezarfen gibi çatıların, minarelerin, sarayların, masmavi denizin üstünden aşarken kanatlarını tarihle mitolojinin, gotikle fantastiğin iç içe geçtiği bir masala açacaktır.
Çok erken yaşta dünyanın bir labirent olduğunu öğrendi; yapması gerekenin onu kurtarabilecek bir ipliğin varlığına inanmaktan daha ileri olduğunu biliyordu: Popoulos o ipliği yaratmak için doğmuştu.