Kendiniz için istediğinizi kardeşiniz için de istemedikçe tam olarak iman etmiş olmazsınız.”
Hz. Muhammed (s)
Dünya kuruldu kurulalı göç olgusu ile karşı karşıyayız. Savaşlar, fakirlik, kuraklık, işsizlik vb birçok sebepten dolayı dünya süreklli bir devinim halinde. Bu göç dalgası günümüzde de devam ediyor. Bir taraftan bir mağduriyetin sonucu olarak yerinden edilmişlerle dayanışma içinde olanlar olduğu gibi diğer taraftan ayağı takılıp düşse bunu mültecilerden, göçmenlerden bilenler de yok değil. Hatta ekonomik krizlerde göçmen düşmanlığı bir kampanya haline bile getirilebiliyor. Peki, bu meseleye Müslümanca nasıl bakmak gerekir? Rıdvan Kaya bu eserde mülteci meselesine İslami perspektiften cevap verirken mülteci düşmanlığının sebeplerini analiz ediyor.
Mülteci düşmanlığı en temelde zihinsel şartlanmışlıkla ilgili bir sorundur. Aynı toprağı ve aynı havayı paylaştığımız, aynı coğrafyada yaşadığımız insanları “yabancı” görmekten, bizden daha az haklara sahip olmaları gereken kişiler olarak algılamaktan kaynaklanmaktadır. Oysa biteviye “Ne zaman gidecekler?” sorusuna takılıp kalmak yerine “Kardeşçe nasıl bir arada yaşayabiliriz?” sorusu üzerinde kafa yorulsa sorun denilen şeyin çözümü kendiliğinden gelişebilir.
Kendiniz için istediğinizi kardeşiniz için de istemedikçe tam olarak iman etmiş olmazsınız.”
Hz. Muhammed (s)
Dünya kuruldu kurulalı göç olgusu ile karşı karşıyayız. Savaşlar, fakirlik, kuraklık, işsizlik vb birçok sebepten dolayı dünya süreklli bir devinim halinde. Bu göç dalgası günümüzde de devam ediyor. Bir taraftan bir mağduriyetin sonucu olarak yerinden edilmişlerle dayanışma içinde olanlar olduğu gibi diğer taraftan ayağı takılıp düşse bunu mültecilerden, göçmenlerden bilenler de yok değil. Hatta ekonomik krizlerde göçmen düşmanlığı bir kampanya haline bile getirilebiliyor. Peki, bu meseleye Müslümanca nasıl bakmak gerekir? Rıdvan Kaya bu eserde mülteci meselesine İslami perspektiften cevap verirken mülteci düşmanlığının sebeplerini analiz ediyor.
Mülteci düşmanlığı en temelde zihinsel şartlanmışlıkla ilgili bir sorundur. Aynı toprağı ve aynı havayı paylaştığımız, aynı coğrafyada yaşadığımız insanları “yabancı” görmekten, bizden daha az haklara sahip olmaları gereken kişiler olarak algılamaktan kaynaklanmaktadır. Oysa biteviye “Ne zaman gidecekler?” sorusuna takılıp kalmak yerine “Kardeşçe nasıl bir arada yaşayabiliriz?” sorusu üzerinde kafa yorulsa sorun denilen şeyin çözümü kendiliğinden gelişebilir.