Suskundu mürekkep damlaları, bir o kadar da vurgun. Pare pare dağıtılan söz heceleri bir gün öyle bir dillendi ki, gönül kafesi hüzün notalarıyla titredi. Aşk kılıfı yasaklandı, bitap düşen kömür yürek, acıyla veryansın etti. Çığlıklar artık sessiz düğümlerden ibaretti. Gece saltanatına dökülen aydedenin gölgesi aile bahçesindeki yıldızların üzerine düşüverdi. Gün ışığı yerini sonsuz gecelere bırakmıştı, gecelerin ışığını yüklenen ay perdesi, ansızın mahzen kuyuya gömülmüştü.
Ve sonra aradan zaman geçti, günler ayları, aylar yılları kovaladı, zaman ağlarını sevenleri ayırmak için ördükçe ördü, gönül nakkaşları işlendi dizelerce. Her damlada, her satırda mürekkebin nağmeleri dökülüverdi öylece. Mürekkebin vurgun tonları, seven gönlün senelerce içinde sakladığı, gümbürdeyen, oluk oluk akan bir nehirdi. Bir gün çağladı, çığlıklarını kopardı, fırtınalarını konuşturdu, her mısraya, her satıra gürültüyle dökülüverdi.
Mürekkebin vurgun tonları,
Bulutlu gözün hikayesiydi.
Aşk tutmuştu can evinden,
Üşütmüştü kanatlanan kalbini.
Soba gibi tüten bir aşktı onlarınki,
"Hüzünlü Masal" yaşamışlardı,
Lakin kısaydı aşk masalları,
Bulutlu göz dökerdi sözlü yaşlarını,
Mürekkep vurgulardı tonlarını.
Suskundu mürekkep damlaları, bir o kadar da vurgun. Pare pare dağıtılan söz heceleri bir gün öyle bir dillendi ki, gönül kafesi hüzün notalarıyla titredi. Aşk kılıfı yasaklandı, bitap düşen kömür yürek, acıyla veryansın etti. Çığlıklar artık sessiz düğümlerden ibaretti. Gece saltanatına dökülen aydedenin gölgesi aile bahçesindeki yıldızların üzerine düşüverdi. Gün ışığı yerini sonsuz gecelere bırakmıştı, gecelerin ışığını yüklenen ay perdesi, ansızın mahzen kuyuya gömülmüştü.
Ve sonra aradan zaman geçti, günler ayları, aylar yılları kovaladı, zaman ağlarını sevenleri ayırmak için ördükçe ördü, gönül nakkaşları işlendi dizelerce. Her damlada, her satırda mürekkebin nağmeleri dökülüverdi öylece. Mürekkebin vurgun tonları, seven gönlün senelerce içinde sakladığı, gümbürdeyen, oluk oluk akan bir nehirdi. Bir gün çağladı, çığlıklarını kopardı, fırtınalarını konuşturdu, her mısraya, her satıra gürültüyle dökülüverdi.
Mürekkebin vurgun tonları,
Bulutlu gözün hikayesiydi.
Aşk tutmuştu can evinden,
Üşütmüştü kanatlanan kalbini.
Soba gibi tüten bir aşktı onlarınki,
"Hüzünlü Masal" yaşamışlardı,
Lakin kısaydı aşk masalları,
Bulutlu göz dökerdi sözlü yaşlarını,
Mürekkep vurgulardı tonlarını.