Çalışmadan da anlayacağımız üzere, tevhidin yansımalarını aslında her alanda görebilmemiz mümkün. Kur'an-ı Kerim'in içerdiği tüm konuların sistematik bir şekilde belirli bir konuya yönlendirdiğini, o konuyu merkeze aldığını, ifade edilen bütün konuların da onunla anlam ve değer kazandığını belirtmek gerekir ki, sözünü ettiğimiz bu odak konu Allah'tır, Allah'ın birliğidir, tevhiddir...
Batı, teknolojik gelişmenin sağladığı maddi güçle kendi dışında kalan toplumlar ve özellikle de İslam toplumu üzerinde hegemonya kurmak için uğraş sarfetti. Tüm dünya ülkelerine hâkim olma düşüncesini hemen gerçekleştiremedi, ancak bu sürecin oluşumunu sağlayacak altyapıyı hazırladı. Toplumları öncelikle kurmuş olduğu siyasi, düşünsel ve ticari sistemin içerisine çekmek için çaba harcadı. Bunda başarılı olması, dini ölçülerin dışında şekillenen kültürel yapısını empoze etmeye çalıştığı topluma hâkim olmasını ve onları sömürge konumuna getirdi. Avrupalılar, kendi sistemlerini geri kalmış (az gelişmiş!) ülkelere dayatmayı bir hak ve gereklilik olarak görmekte ve bunu yerine getirmek için uğraş sarfetmekteydiler. "önce toprak, sonra iş gücü sonra da zihinler sömürgeleştirilmiş ve istismar edilmişti."
Çalışmadan da anlayacağımız üzere, tevhidin yansımalarını aslında her alanda görebilmemiz mümkün. Kur'an-ı Kerim'in içerdiği tüm konuların sistematik bir şekilde belirli bir konuya yönlendirdiğini, o konuyu merkeze aldığını, ifade edilen bütün konuların da onunla anlam ve değer kazandığını belirtmek gerekir ki, sözünü ettiğimiz bu odak konu Allah'tır, Allah'ın birliğidir, tevhiddir...
Batı, teknolojik gelişmenin sağladığı maddi güçle kendi dışında kalan toplumlar ve özellikle de İslam toplumu üzerinde hegemonya kurmak için uğraş sarfetti. Tüm dünya ülkelerine hâkim olma düşüncesini hemen gerçekleştiremedi, ancak bu sürecin oluşumunu sağlayacak altyapıyı hazırladı. Toplumları öncelikle kurmuş olduğu siyasi, düşünsel ve ticari sistemin içerisine çekmek için çaba harcadı. Bunda başarılı olması, dini ölçülerin dışında şekillenen kültürel yapısını empoze etmeye çalıştığı topluma hâkim olmasını ve onları sömürge konumuna getirdi. Avrupalılar, kendi sistemlerini geri kalmış (az gelişmiş!) ülkelere dayatmayı bir hak ve gereklilik olarak görmekte ve bunu yerine getirmek için uğraş sarfetmekteydiler. "önce toprak, sonra iş gücü sonra da zihinler sömürgeleştirilmiş ve istismar edilmişti."