"Tepede yükselen koca güneş, çölün üzerine yağmur gibi ateş yağdırıyordu. Uçsuz bucaksız çölün ufkunda sanki sıcaktan görünmez bir sancak dalgalanıyordu. Kum çok kızgın, üzerine basıldığında ayakları yakıyordu. Gözün gördüğü hiçbir yerde yaşam belirtisi yoktu. Burası yeryüzündeki bir cehennemi andırıyordu. Maniah, uçsuz bucaksız çölün ortasında yapayalnız yürüyordu. Yanında su kalmamış, dudakları ve boğazı ise kurumuştu ama durmuyor, sürekli bir adım daha atıyordu. O ilerledikçe çöl yerinde sabit kalıyormuş gibi, her yer aynı, her yer kumluk idi."
"Tepede yükselen koca güneş, çölün üzerine yağmur gibi ateş yağdırıyordu. Uçsuz bucaksız çölün ufkunda sanki sıcaktan görünmez bir sancak dalgalanıyordu. Kum çok kızgın, üzerine basıldığında ayakları yakıyordu. Gözün gördüğü hiçbir yerde yaşam belirtisi yoktu. Burası yeryüzündeki bir cehennemi andırıyordu. Maniah, uçsuz bucaksız çölün ortasında yapayalnız yürüyordu. Yanında su kalmamış, dudakları ve boğazı ise kurumuştu ama durmuyor, sürekli bir adım daha atıyordu. O ilerledikçe çöl yerinde sabit kalıyormuş gibi, her yer aynı, her yer kumluk idi."