“Algının, durumların, kişilerin ötesinde olup biten, zamana silinmeyen harflerle yazılmış, değişmeyen, biricik şey gerçek. Ne kadar eğip bükseniz, hangi açıdan baksanız, ne kadar ayak direseniz değişmeyecek. Kim geri alabilmiş ki olup biteni? Kim yeniden yazabilmiş yaşanmış olanı? Kim değiştirebilmiş orada yıkılmaz bir kale gibi duran gerçek dediğimiz acımasızlığı?
Şebnem ve Orhan'ın iki başlı bir canavara dönüşen hayatı, uzun yıllar öncesinde üç kişinin yaşadığı bir gecenin bıraktığı izlerle şekillenmiş, onları paramparça eden sona taşımıştır. İki ayrı bakış, iki ayrı dil, iki ayrı öfke birikmiştir yıllar içinde. Dışardan görünenle içerde olup bitenin zıtlığıdır onları bu son geceye taşıyan. Derine gömülen, saklanan, yanlış anlaşılan, utanç verici olanın patlayan bir çöp poşeti gibi ortalığa saçılıvermesi. Herkes haklı, herkes haksız, herkes kendine yeni ve yalnız bir dil yaratmış, herkes kendi kaygısıyla zehirlenmiş.
Mutlu Aile Çöplüğü, uzun yıllara yayılan bir ilişkiyi, iki tarafın gözünden aktarırken, hayatın sadece umduğumuz ve yaşadığımız şey olmanın ötesinde, başkalarına ve onların iç dünyasındaki bilinmezliğe bağlı olduğunu, sandığımız kişiyle olduğumuz kişi arasındaki farkı, görünenle görünmeyen arasındaki uçurumun derinliğini iki insanın gözünden, iki bambaşka yorum ve üslupla anlatıyor. ”
“Algının, durumların, kişilerin ötesinde olup biten, zamana silinmeyen harflerle yazılmış, değişmeyen, biricik şey gerçek. Ne kadar eğip bükseniz, hangi açıdan baksanız, ne kadar ayak direseniz değişmeyecek. Kim geri alabilmiş ki olup biteni? Kim yeniden yazabilmiş yaşanmış olanı? Kim değiştirebilmiş orada yıkılmaz bir kale gibi duran gerçek dediğimiz acımasızlığı?
Şebnem ve Orhan'ın iki başlı bir canavara dönüşen hayatı, uzun yıllar öncesinde üç kişinin yaşadığı bir gecenin bıraktığı izlerle şekillenmiş, onları paramparça eden sona taşımıştır. İki ayrı bakış, iki ayrı dil, iki ayrı öfke birikmiştir yıllar içinde. Dışardan görünenle içerde olup bitenin zıtlığıdır onları bu son geceye taşıyan. Derine gömülen, saklanan, yanlış anlaşılan, utanç verici olanın patlayan bir çöp poşeti gibi ortalığa saçılıvermesi. Herkes haklı, herkes haksız, herkes kendine yeni ve yalnız bir dil yaratmış, herkes kendi kaygısıyla zehirlenmiş.
Mutlu Aile Çöplüğü, uzun yıllara yayılan bir ilişkiyi, iki tarafın gözünden aktarırken, hayatın sadece umduğumuz ve yaşadığımız şey olmanın ötesinde, başkalarına ve onların iç dünyasındaki bilinmezliğe bağlı olduğunu, sandığımız kişiyle olduğumuz kişi arasındaki farkı, görünenle görünmeyen arasındaki uçurumun derinliğini iki insanın gözünden, iki bambaşka yorum ve üslupla anlatıyor. ”