Çocuğun dünyasında ne savaş vardır ne de ölüm. Bütün kavga ve kırgınlıklar büyüklerin dünyasına aittir. Büyüklerdir çocuklara vahşi bir dünya yaratan.
Yumun gözünüzü, dönün çocukluğunuza.
Zengin ya da yoksul fark etmez, bakın o muhteşem günlerinize. Nasıl özlem duymazsınız, hayatınızın filmi, romanı olacak o unutulmaz çocukluk yıllarına.
İlk kez ailecek sinemaya gittiğimiz ve yeni tanıştığımız sinema salonlarında, Yeşilçam’ın melodram yüklü, gözyaşlarımızın sel olduğu o acıklı filmleri aynı duygularla yeniden izleyebilsek… O filmi seyretme ayrıcalığını yaşayamayanlara mahalle meydanında sinema havasında toplaşıp filmi yeniden aynı coşkuyla anlattığımız günlere dönebilsek…
Yaşımıza bakmadan daha 9-10 yaşında Çirkin Kral gibi karizma bakışlar atar, onun gibi fötr giyerdik. Kötülerin düşmanı, iyilerin dostuyduk hep. Sinema salonlarında kötü adamları yuhalardık. İyi adamın yani esas oğlanın, zor durumdaki esas kızı, ya da kötü adamlardan mazlumları kurtarmaya gelişini, zalimlerden hesap sormasını ayağa kalkıp heyecan ve coşku içinde çılgınca alkışlardık. Hep iyiler kazansın isterdik. Kötülerin kazanmasına tahammülümüz yoktu.
İçimiz dışımız iyilikle doluydu.
Çocuğun dünyasında ne savaş vardır ne de ölüm. Bütün kavga ve kırgınlıklar büyüklerin dünyasına aittir. Büyüklerdir çocuklara vahşi bir dünya yaratan.
Yumun gözünüzü, dönün çocukluğunuza.
Zengin ya da yoksul fark etmez, bakın o muhteşem günlerinize. Nasıl özlem duymazsınız, hayatınızın filmi, romanı olacak o unutulmaz çocukluk yıllarına.
İlk kez ailecek sinemaya gittiğimiz ve yeni tanıştığımız sinema salonlarında, Yeşilçam’ın melodram yüklü, gözyaşlarımızın sel olduğu o acıklı filmleri aynı duygularla yeniden izleyebilsek… O filmi seyretme ayrıcalığını yaşayamayanlara mahalle meydanında sinema havasında toplaşıp filmi yeniden aynı coşkuyla anlattığımız günlere dönebilsek…
Yaşımıza bakmadan daha 9-10 yaşında Çirkin Kral gibi karizma bakışlar atar, onun gibi fötr giyerdik. Kötülerin düşmanı, iyilerin dostuyduk hep. Sinema salonlarında kötü adamları yuhalardık. İyi adamın yani esas oğlanın, zor durumdaki esas kızı, ya da kötü adamlardan mazlumları kurtarmaya gelişini, zalimlerden hesap sormasını ayağa kalkıp heyecan ve coşku içinde çılgınca alkışlardık. Hep iyiler kazansın isterdik. Kötülerin kazanmasına tahammülümüz yoktu.
İçimiz dışımız iyilikle doluydu.