Smail, Mutsuzluğun Kökenleri’nde sınıfsal bariyerlerin aşılamazlığını izaha girişiyor. Doğumdan itibaren kendilerini yetersiz görmesi tembihlenmiş insanlar için para ve itibar kazanmak, hayatlarının ilk aşamalarında kazandıkları (kendilerinin ya da başkalarının gözündeki) bu ilkel değersizlik hissini nadiren giderebiliyor. “Ait olduğu” sosyal çevrenin dışına çıkan biri daima korku ve paniğe boğulma tehlikesiyle yaşıyor: “Yalıtılmış, koparılmış, düşmanca bir alanla çevrilmiş biçimde, birden bağlantısız, istikrarsız, sizi dik veya sabit tutacak her şeyden yoksun kalırsınız; baş döndürücü, mide bulandırıcı bir gerçekdışılık sizi ele geçirir; tam bir kimlik kaybı, mutlak bir sahtekarlık duygusu ile tehdit edilirsiniz; şu anda, burada olmaya, bu bedende yaşamaya, bu şekilde giyinmeye hakkınız yoktur; siz bir hiçsinizdir ve ‘hiç’ kelimenin tam anlamıyla dönüşmek üzere olduğunuz şeydir.” – Mark Fisher, Kapitalist Gerçekçilik’in yazarı Psikoloji dünyasında alışık olunanlar dışında bir bakış açısıyla, insanların mutsuzluklarının temelinde yatan sebepleri ortaya koyan David Smail, bu eserinde psikoterapinin yanılgılarını ve insana dair daha gerçekçi bir anlayışa ulaşmanın yollarını inceliyor. İçinde yaşadığımız çağın getirdiği baskılar ve mutsuzlukların ardında yatan güç ilişkileri ve toplumsal etkileri gözler önüne seriyor ve bu çığ gibi büyüyen mutsuzluk dalgasının anlamını kavramaya çalışan okuyuculara ve profesyonellere yeni bir işaret ateşi yakıyor.
Smail, Mutsuzluğun Kökenleri’nde sınıfsal bariyerlerin aşılamazlığını izaha girişiyor. Doğumdan itibaren kendilerini yetersiz görmesi tembihlenmiş insanlar için para ve itibar kazanmak, hayatlarının ilk aşamalarında kazandıkları (kendilerinin ya da başkalarının gözündeki) bu ilkel değersizlik hissini nadiren giderebiliyor. “Ait olduğu” sosyal çevrenin dışına çıkan biri daima korku ve paniğe boğulma tehlikesiyle yaşıyor: “Yalıtılmış, koparılmış, düşmanca bir alanla çevrilmiş biçimde, birden bağlantısız, istikrarsız, sizi dik veya sabit tutacak her şeyden yoksun kalırsınız; baş döndürücü, mide bulandırıcı bir gerçekdışılık sizi ele geçirir; tam bir kimlik kaybı, mutlak bir sahtekarlık duygusu ile tehdit edilirsiniz; şu anda, burada olmaya, bu bedende yaşamaya, bu şekilde giyinmeye hakkınız yoktur; siz bir hiçsinizdir ve ‘hiç’ kelimenin tam anlamıyla dönüşmek üzere olduğunuz şeydir.” – Mark Fisher, Kapitalist Gerçekçilik’in yazarı Psikoloji dünyasında alışık olunanlar dışında bir bakış açısıyla, insanların mutsuzluklarının temelinde yatan sebepleri ortaya koyan David Smail, bu eserinde psikoterapinin yanılgılarını ve insana dair daha gerçekçi bir anlayışa ulaşmanın yollarını inceliyor. İçinde yaşadığımız çağın getirdiği baskılar ve mutsuzlukların ardında yatan güç ilişkileri ve toplumsal etkileri gözler önüne seriyor ve bu çığ gibi büyüyen mutsuzluk dalgasının anlamını kavramaya çalışan okuyuculara ve profesyonellere yeni bir işaret ateşi yakıyor.