Mutsuzluk Makinesi bize, hepimizin o ya da bu şekilde aşina olduğumuz halde duymamakta ısrar ettiğimiz bir hikâyeyi son derece açık ve sade bir dille anlatıyor: İnsanın bildiği ve düzenlediği dünyanın kendi sonuna doğru hızla ilerleyişinin hikâyesi. Kendi doğal mirasından, bu gezegendeki diğer türlerle olan akrabalığından utanan ve kendisini umutsuzca izole etmeye çalışan insan türünün trajedisine dikkat çeken bu kitapta; artık küresel boyuta ulaşmış olan mutsuzluğumuzun acımasız eleştirisi-komplo teorilerinin yavanlığına düşülmeksizin- veriliyor.
Bu hikâyeye göre mutsuzluk, insan türünün varoluşuna özsel olarak ait olan bir şey değildir; kendi devamlılığı için mutsuzluğa ihtiyaç duyan kapitalizm ve faşizmin icat ettiği, yaygınlaştırdığı ve sömürdüğü bir duygu durumudur. Çağı ele geçiren tekno-narsisizmin uzantısı olan bu mutsuzluktan kurtulmak için ise yalnızca vicdan rahatlatan ve günü kurtarmayı hedefleyen reformlardan çok daha fazlasına ihtiyaç vardır. Aksi takdire insan türünün gezegende yarattığı tahribatın izleri, bu türün neredeyse kesin gözüyle bakılan yok oluşundan çok daha sonraları bile ortadan kalkmayacaktır.
Sürdürülebilirlik ve yeşil enerji gibi kavramsallaştırmalarla işleyen bu gibi yaklaşımların iki yüzlüğüne dikkat çeken Tsakraklides, insanın geleceğine ilişkin son derece karamsar bir tablo çizse de, bu cehennemden çıkışa ilişkin son bir imkâna işaret etmekten geri durmuyor; yok olmanın ve yok etmenin zorunluluğundan kurtulabilmek için deneyebileceğimiz tek gerçekçi yolun yaşam tarzımızı küresel ölçekte ve radikal olarak değiştirmek olduğunu belirtiyor.
Mutsuzluk Makinesi bize, hepimizin o ya da bu şekilde aşina olduğumuz halde duymamakta ısrar ettiğimiz bir hikâyeyi son derece açık ve sade bir dille anlatıyor: İnsanın bildiği ve düzenlediği dünyanın kendi sonuna doğru hızla ilerleyişinin hikâyesi. Kendi doğal mirasından, bu gezegendeki diğer türlerle olan akrabalığından utanan ve kendisini umutsuzca izole etmeye çalışan insan türünün trajedisine dikkat çeken bu kitapta; artık küresel boyuta ulaşmış olan mutsuzluğumuzun acımasız eleştirisi-komplo teorilerinin yavanlığına düşülmeksizin- veriliyor.
Bu hikâyeye göre mutsuzluk, insan türünün varoluşuna özsel olarak ait olan bir şey değildir; kendi devamlılığı için mutsuzluğa ihtiyaç duyan kapitalizm ve faşizmin icat ettiği, yaygınlaştırdığı ve sömürdüğü bir duygu durumudur. Çağı ele geçiren tekno-narsisizmin uzantısı olan bu mutsuzluktan kurtulmak için ise yalnızca vicdan rahatlatan ve günü kurtarmayı hedefleyen reformlardan çok daha fazlasına ihtiyaç vardır. Aksi takdire insan türünün gezegende yarattığı tahribatın izleri, bu türün neredeyse kesin gözüyle bakılan yok oluşundan çok daha sonraları bile ortadan kalkmayacaktır.
Sürdürülebilirlik ve yeşil enerji gibi kavramsallaştırmalarla işleyen bu gibi yaklaşımların iki yüzlüğüne dikkat çeken Tsakraklides, insanın geleceğine ilişkin son derece karamsar bir tablo çizse de, bu cehennemden çıkışa ilişkin son bir imkâna işaret etmekten geri durmuyor; yok olmanın ve yok etmenin zorunluluğundan kurtulabilmek için deneyebileceğimiz tek gerçekçi yolun yaşam tarzımızı küresel ölçekte ve radikal olarak değiştirmek olduğunu belirtiyor.