Müzekki’n-Nüfus

Stok Kodu:
9786257608091
Boyut:
14x23
Sayfa Sayısı:
592
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2021-06
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
%25 indirimli
550,00TL
412,50TL
Taksitli fiyat: 9 x 50,42TL
KARGO BEDAVA
Temin süresi 1-3 gündür.
9786257608091
934653
Müzekki’n-Nüfus
Müzekki’n-Nüfus
412.50

Türklerin İslâmiyet’i kabul edip “diyâr-ı Rûm”u yurt edinmeye başladığı XI. yüzyıldan itibaren Orta Asya’daki Türk illerinden Anadolu’ya gaza erleriyle beraber alperenler, teşkilatçı dervişler de gelmeye başlar. Bu yolla Anadolu’da kurulmaya başlanan gönül medeniyeti Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna, hattâ İstanbul’un fethine kadar devam eder. İşte bu yeni toprakların manevî çehresinin oluşumunda daha ilk günlerden başlayarak en büyük rolü, özellikle Anadolu’nun dört bir köşesinde faaliyete başlayan tarikatlar oynar. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî etrafında kurulan Mevlevîlik, Hacı Bektaş-ı Velî etrafındaki Bektaşîlik, Hacı Bayram-ı Velî çevresindeki Bayramîlik bu süreç içinde akla ilk gelen isimlerdir.
Bu ameliye sırasında Irak’ta XII. yüzyılda Abdülkadir-i Geylânî’nin kurduğu Kādiriyye tarikatının Anadolu’daki bir kolu olan Eşrefiyye’nin de bu yeni oluşumda önemli rolü olur. Anadolu halkının asırlarca elinden düşürmediği, Mevlid, Muhammediye, Ahmediye ve Envârü’l-Âşıkîn gibi temel kitaplar arasında yer alan diğer bir eser de Eşrefiyye tarikatının kurucusu Eşrefoğlu Rûmî’nin kaleme aldığı “nefisleri arıtıcı” anlamına gelen Müzekki’n-Nüfûs’tur.
Sıkı bir nefis kontrolü ve tarikat disiplini içinde, fakr ü fena ile birlikte dünyaya ait her şeyi terk etmeyi prensipleştiren Eşrefoğlu Rûmî, Kādiriyye’nin Anadolu’daki temsilcisi ve bu tarikatın “pîr-i sânî”si kabul edilmektedir. Eşrefoğlu Rûmî bir tarikat kurucusu olmanın yanında, aynı zamanda büyük bir ahlâkçı ve kitleleri peşinden sürükleyebilen büyük bir mürşîddir.
Ortaya koyduğu eserleri ve çalışmalarıyla kültür dünyamıza esaslı katkılar sunan Abdullah Uçman’ın yayın dünyamıza armağan ettiği Müzekki’n-Nüfûs, Anadolu topraklarında bu vadide Türkçe olarak yazılan ilk örneklerden biri olup İstanbul’un fethinden beş yıl kadar önce, 1448’de kaleme alınmıştır. Genel olarak tasavvuf ahlâkıyla ilgili görüş ve yorumların sade bir Türkçe ve yer yer menkıbelerle anlatıldığı eser, Türk toplumunun din ve ahlâk anlayışına tesir etmiş ve daha sonraki yüzyıllarda yazılan bu tür eserlerin de kaynağı olmuştur.

Türklerin İslâmiyet’i kabul edip “diyâr-ı Rûm”u yurt edinmeye başladığı XI. yüzyıldan itibaren Orta Asya’daki Türk illerinden Anadolu’ya gaza erleriyle beraber alperenler, teşkilatçı dervişler de gelmeye başlar. Bu yolla Anadolu’da kurulmaya başlanan gönül medeniyeti Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna, hattâ İstanbul’un fethine kadar devam eder. İşte bu yeni toprakların manevî çehresinin oluşumunda daha ilk günlerden başlayarak en büyük rolü, özellikle Anadolu’nun dört bir köşesinde faaliyete başlayan tarikatlar oynar. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî etrafında kurulan Mevlevîlik, Hacı Bektaş-ı Velî etrafındaki Bektaşîlik, Hacı Bayram-ı Velî çevresindeki Bayramîlik bu süreç içinde akla ilk gelen isimlerdir.
Bu ameliye sırasında Irak’ta XII. yüzyılda Abdülkadir-i Geylânî’nin kurduğu Kādiriyye tarikatının Anadolu’daki bir kolu olan Eşrefiyye’nin de bu yeni oluşumda önemli rolü olur. Anadolu halkının asırlarca elinden düşürmediği, Mevlid, Muhammediye, Ahmediye ve Envârü’l-Âşıkîn gibi temel kitaplar arasında yer alan diğer bir eser de Eşrefiyye tarikatının kurucusu Eşrefoğlu Rûmî’nin kaleme aldığı “nefisleri arıtıcı” anlamına gelen Müzekki’n-Nüfûs’tur.
Sıkı bir nefis kontrolü ve tarikat disiplini içinde, fakr ü fena ile birlikte dünyaya ait her şeyi terk etmeyi prensipleştiren Eşrefoğlu Rûmî, Kādiriyye’nin Anadolu’daki temsilcisi ve bu tarikatın “pîr-i sânî”si kabul edilmektedir. Eşrefoğlu Rûmî bir tarikat kurucusu olmanın yanında, aynı zamanda büyük bir ahlâkçı ve kitleleri peşinden sürükleyebilen büyük bir mürşîddir.
Ortaya koyduğu eserleri ve çalışmalarıyla kültür dünyamıza esaslı katkılar sunan Abdullah Uçman’ın yayın dünyamıza armağan ettiği Müzekki’n-Nüfûs, Anadolu topraklarında bu vadide Türkçe olarak yazılan ilk örneklerden biri olup İstanbul’un fethinden beş yıl kadar önce, 1448’de kaleme alınmıştır. Genel olarak tasavvuf ahlâkıyla ilgili görüş ve yorumların sade bir Türkçe ve yer yer menkıbelerle anlatıldığı eser, Türk toplumunun din ve ahlâk anlayışına tesir etmiş ve daha sonraki yüzyıllarda yazılan bu tür eserlerin de kaynağı olmuştur.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat