“Namık Kemal’in adını taşımaya çalışan bu eser önceden verilmiş hükümlerin, memnun olmak ve etmek için yazılan kasidelerin ve hicivlerin, onun şöhretini hırpalamak veyahut o şöhretle yan yana durmak emellerinin neticesi değildir: Vesikaların Namık Kemal’ini yazmaya çalıştım. Ve bu türlü çalışırken, içimdeki Namık Kemal’i saygıyla bir tarafa koydum, vesikaların Namık Kemal’ini aradım. ... Ve «vatan» kelimesini bulan Namık Kemal kadar, sevdiği yemeği yediğine memnun olan Mehmet Kemal’i de devamlı bir sabırla aradım. ... Namık Kemal’in hayatı kalabalıktır. Onun kırk sekiz yılına birçok adam girdi çıktı: Taçlı, kalpaklı, şapkalı, sarıklı, fesli... O, sarayda şehzadeyle oturdu, zindanda katille yattı; İstanbul’a sığmaz muharrir oldu, redingota sığan memur oldu, «zindandayken sözüm Sultan Aziz kadar geçerdi» diyecek derecede nüfuzlu kalebent oldu; ... Avrupa’da saatini satmayı hatırlayacak kadar parasız kaldı; İstanbul’da gazetesinden ayda üç yüz altın alacak kadar paralı oldu; ... velhasıl, onun kısa hayatına çok şey ve çok kimse sığdı. ... İnsanın yüzünü, biraz da etrafındakilerin yüzleri teşkil eder; ve insanın hayatı kendinin ve başkalarının vakalarından ibarettir. ... Kemal’in olduğu kadar başkalarının hadiseleriyle de uğraştığımın sebebi budur. Bu esere onun için şu ismi verdim: Namık Kemal - Devrinin İnsanları ve Olayları Arasında.”
Alfa Yayınları, Türk edebiyatında çok fazla örneği olmayan yaşamöyküsü çalışmalarının üzerinde en fazla uğraşılmış, en parlak, hatta belki de en ünlü örneği olan ve yüzlerce fotoğrafla desteklenen bu devasa boyuttaki eseri yeniden Türk okurlarına sunmaktan kıvanç duyar…
“Namık Kemal’in adını taşımaya çalışan bu eser önceden verilmiş hükümlerin, memnun olmak ve etmek için yazılan kasidelerin ve hicivlerin, onun şöhretini hırpalamak veyahut o şöhretle yan yana durmak emellerinin neticesi değildir: Vesikaların Namık Kemal’ini yazmaya çalıştım. Ve bu türlü çalışırken, içimdeki Namık Kemal’i saygıyla bir tarafa koydum, vesikaların Namık Kemal’ini aradım. ... Ve «vatan» kelimesini bulan Namık Kemal kadar, sevdiği yemeği yediğine memnun olan Mehmet Kemal’i de devamlı bir sabırla aradım. ... Namık Kemal’in hayatı kalabalıktır. Onun kırk sekiz yılına birçok adam girdi çıktı: Taçlı, kalpaklı, şapkalı, sarıklı, fesli... O, sarayda şehzadeyle oturdu, zindanda katille yattı; İstanbul’a sığmaz muharrir oldu, redingota sığan memur oldu, «zindandayken sözüm Sultan Aziz kadar geçerdi» diyecek derecede nüfuzlu kalebent oldu; ... Avrupa’da saatini satmayı hatırlayacak kadar parasız kaldı; İstanbul’da gazetesinden ayda üç yüz altın alacak kadar paralı oldu; ... velhasıl, onun kısa hayatına çok şey ve çok kimse sığdı. ... İnsanın yüzünü, biraz da etrafındakilerin yüzleri teşkil eder; ve insanın hayatı kendinin ve başkalarının vakalarından ibarettir. ... Kemal’in olduğu kadar başkalarının hadiseleriyle de uğraştığımın sebebi budur. Bu esere onun için şu ismi verdim: Namık Kemal - Devrinin İnsanları ve Olayları Arasında.”
Alfa Yayınları, Türk edebiyatında çok fazla örneği olmayan yaşamöyküsü çalışmalarının üzerinde en fazla uğraşılmış, en parlak, hatta belki de en ünlü örneği olan ve yüzlerce fotoğrafla desteklenen bu devasa boyuttaki eseri yeniden Türk okurlarına sunmaktan kıvanç duyar…