“Millî edebiyat”ın kurucularından biri olarak kabul edilen Reşat Nuri Güntekin’in “duygusal romanları”nın odağa alındığı bu incelemede yazarın Harabelerin Çiçeği, Gizli El, Çalıkuşu, Damga, Dudaktan Kalbe, Akşam Güneşi, Bir Kadın Düşmanı, Eski Hastalık ve Ateş Gecesi başlıklı romanları incelenmiştir. Aşk ve Anadolu coğrafyası bu romanların olmazsa olmaz bileşenleridir.
Güntekin’in incelemeye konu olan romanlarında ana karakterlerin kişilik özellikleri, tipik narsisistik örgütlenmeyle belirlenir. Yazar; benmerkezci, bencil ve sürekli olarak hayran olunma ihtiyacı duyan karakterler yaratma konusunda tutarlılık sergiler. Karakterlerin, çevrelerindeki hemen herkesle eşduyum kurma konusundaki yetersizlikleri, sağlıksız çocukluk deneyimlerinden ve yetersiz ebeveyn ilişkilerinden kaynaklanmaktadır. Kendiliğin romanlarda bu şekilde kurgulanması, aşk ve diğer kişisel ilişkilerinin yanı sıra, çoğu zaman bir “sürgün yeri” olarak betimlenen Anadolu’nun temsilini de biçimlendirir. Yapıtların ana karakterleri için aşk neredeyse imkânsız, Anadolu ise âdeta “çorak ülke”dir. Bununla birlikte, aşkın deneyimlenmesi konusunda kadın karakterler ile erkek karakterler özelinde önemli farklılıklar gözlemlenmektedir. Yazarın erkek karakterlerinin aksine kadın karakterleri âşık olma yetisine sahip değillerdir ve bu yapı romanların sonunda potansiyel âşıkların ayrılmasıyla sonuçlanır. Böylelikle, Reşat Nuri tipik “duygusal roman”ın geleneksel yapısını dönüştürür.
“Millî edebiyat”ın kurucularından biri olarak kabul edilen Reşat Nuri Güntekin’in “duygusal romanları”nın odağa alındığı bu incelemede yazarın Harabelerin Çiçeği, Gizli El, Çalıkuşu, Damga, Dudaktan Kalbe, Akşam Güneşi, Bir Kadın Düşmanı, Eski Hastalık ve Ateş Gecesi başlıklı romanları incelenmiştir. Aşk ve Anadolu coğrafyası bu romanların olmazsa olmaz bileşenleridir.
Güntekin’in incelemeye konu olan romanlarında ana karakterlerin kişilik özellikleri, tipik narsisistik örgütlenmeyle belirlenir. Yazar; benmerkezci, bencil ve sürekli olarak hayran olunma ihtiyacı duyan karakterler yaratma konusunda tutarlılık sergiler. Karakterlerin, çevrelerindeki hemen herkesle eşduyum kurma konusundaki yetersizlikleri, sağlıksız çocukluk deneyimlerinden ve yetersiz ebeveyn ilişkilerinden kaynaklanmaktadır. Kendiliğin romanlarda bu şekilde kurgulanması, aşk ve diğer kişisel ilişkilerinin yanı sıra, çoğu zaman bir “sürgün yeri” olarak betimlenen Anadolu’nun temsilini de biçimlendirir. Yapıtların ana karakterleri için aşk neredeyse imkânsız, Anadolu ise âdeta “çorak ülke”dir. Bununla birlikte, aşkın deneyimlenmesi konusunda kadın karakterler ile erkek karakterler özelinde önemli farklılıklar gözlemlenmektedir. Yazarın erkek karakterlerinin aksine kadın karakterleri âşık olma yetisine sahip değillerdir ve bu yapı romanların sonunda potansiyel âşıkların ayrılmasıyla sonuçlanır. Böylelikle, Reşat Nuri tipik “duygusal roman”ın geleneksel yapısını dönüştürür.