“Ben cidden ‘var mıydım’? Yoksa ‘yok muydum’? “Ne var, ne de yok!” da ne demek oluyordu? Burada annemin karnını muayene ederek duyumsayıp, gören ve hissettiğini “bilgi” olarak aktaran en büyük “otorite”, Profesör Doktor Cabbar HÜLECÜ olduğuna göre, “varla yok arasında” bir “karışımdan” ibarettim ben. Peki, bu ne demek oluyordu?”
“Doğumumdan bu yana yirmi dört yıl geçmişti. Aralık ayındaydık. Nasıl olmuştu da, bir sabah bu yaşta yetişkin bir insan olarak banyoda yüzümü yıkarken, lavaboda birikmiş suyun içinde bir görüntü yakalamıştım ve o görüntüde, benim bundan tam yirmi dört sene önce yaşadığım (bu arada yaşımı da ele vermiş oldum size!) cenin haline dönüşümüm vardı. Cenine dönüşmüş halimi ayna gibi veren o görüntüyü sizlere anlatıyordum.”
“Orada yaşadıklarım, yani annemin karnındayken yaşadığım o korkunç travmalar ile dünyaya geldikten sonra bu hayatta edindiğim bu Sjögren Sendromu hastalığımın ve pek çok kronik hastalıklarımın arasında bir bağ vardı sanki. Hastalıklı bünyemi anlamak ve onu beyin gücüyle yenebilmek için, o bağı araştırıyordum ve ana rahmindeki bir fetüsün ruh gizemlerini merak ediyordum. O gözlem ve araştırmalarım bu öykünün konusu oluyordu işte. Siz de okuyorsunuz.”
“Ben cidden ‘var mıydım’? Yoksa ‘yok muydum’? “Ne var, ne de yok!” da ne demek oluyordu? Burada annemin karnını muayene ederek duyumsayıp, gören ve hissettiğini “bilgi” olarak aktaran en büyük “otorite”, Profesör Doktor Cabbar HÜLECÜ olduğuna göre, “varla yok arasında” bir “karışımdan” ibarettim ben. Peki, bu ne demek oluyordu?”
“Doğumumdan bu yana yirmi dört yıl geçmişti. Aralık ayındaydık. Nasıl olmuştu da, bir sabah bu yaşta yetişkin bir insan olarak banyoda yüzümü yıkarken, lavaboda birikmiş suyun içinde bir görüntü yakalamıştım ve o görüntüde, benim bundan tam yirmi dört sene önce yaşadığım (bu arada yaşımı da ele vermiş oldum size!) cenin haline dönüşümüm vardı. Cenine dönüşmüş halimi ayna gibi veren o görüntüyü sizlere anlatıyordum.”
“Orada yaşadıklarım, yani annemin karnındayken yaşadığım o korkunç travmalar ile dünyaya geldikten sonra bu hayatta edindiğim bu Sjögren Sendromu hastalığımın ve pek çok kronik hastalıklarımın arasında bir bağ vardı sanki. Hastalıklı bünyemi anlamak ve onu beyin gücüyle yenebilmek için, o bağı araştırıyordum ve ana rahmindeki bir fetüsün ruh gizemlerini merak ediyordum. O gözlem ve araştırmalarım bu öykünün konusu oluyordu işte. Siz de okuyorsunuz.”