Mars’ta ilk insan kolonisinin kurulmasından, yani Mars takviminin başlangıcından beri 106 Mars senesi geçmişti. Alçak binaların arasından kubbesiz göğü masmavi uzanan, insanların açık havada koruyucu giysiler olmadan dolaştıkları o gezegen artık bir rüyadan ibaretti. Dünya nüfusu bir salgın hastalık yüzünden yok olmuştu. En azından, halk böyle biliyordu.
O rüya gezegene geri dönüş mümkün olmasa da, Khan yeni ve daha güzel bir hayata başlama umudunun bir başka yolunu bulacaktı; mutlaka ama mutlaka Nötralizör’e ulaşacaktı!
Nötralizör, ilk olarak 2010 yılında yayımlandı ancak elinizdeki Nötralizör, o Nötralizör değil artık! Genişledi, güncellendi, tıpkı romanın kahramanı Khan gibi değişti, dönüşüm geçirdi.
“Etrafına bakarsın ve her şey normaldir. Ama sanki odada seninle birlikte bir başkası varmış gibi gelir... Havada süzülen, insan olmayan bir şey. Odaya bakınarak onu ararsın. Sonra birden sanki gizlenmekten vazgeçer ve bir karaltı görürsün… O netleştikçe, gerçeklik kazandıkça diğer her şey bulanıklaşmaya, rüya gibi görünmeye başlar. O giderek büyüyen karanlık, uzayın boşluğuna açılan kara bir ışık gibidir. Bir geçit. Varlığı o kadar gerçek hâle gelir ki dünyanın geri kalanı silikleşir.”
Mars’ta ilk insan kolonisinin kurulmasından, yani Mars takviminin başlangıcından beri 106 Mars senesi geçmişti. Alçak binaların arasından kubbesiz göğü masmavi uzanan, insanların açık havada koruyucu giysiler olmadan dolaştıkları o gezegen artık bir rüyadan ibaretti. Dünya nüfusu bir salgın hastalık yüzünden yok olmuştu. En azından, halk böyle biliyordu.
O rüya gezegene geri dönüş mümkün olmasa da, Khan yeni ve daha güzel bir hayata başlama umudunun bir başka yolunu bulacaktı; mutlaka ama mutlaka Nötralizör’e ulaşacaktı!
Nötralizör, ilk olarak 2010 yılında yayımlandı ancak elinizdeki Nötralizör, o Nötralizör değil artık! Genişledi, güncellendi, tıpkı romanın kahramanı Khan gibi değişti, dönüşüm geçirdi.
“Etrafına bakarsın ve her şey normaldir. Ama sanki odada seninle birlikte bir başkası varmış gibi gelir... Havada süzülen, insan olmayan bir şey. Odaya bakınarak onu ararsın. Sonra birden sanki gizlenmekten vazgeçer ve bir karaltı görürsün… O netleştikçe, gerçeklik kazandıkça diğer her şey bulanıklaşmaya, rüya gibi görünmeye başlar. O giderek büyüyen karanlık, uzayın boşluğuna açılan kara bir ışık gibidir. Bir geçit. Varlığı o kadar gerçek hâle gelir ki dünyanın geri kalanı silikleşir.”