Bütün göstergeler dünya tarihinin son dönemlerini yaşadığımızı ortaya koyuyor. Okült anlayışlarda “Tarihin sonu”, dini kaynaklarda “Ahir Zaman” olarak nitelenen bu dönemin en belirgin özelliği insanoğlunun kendisi hakkında ve alem tasavvuru noktasında anlam kaybına uğraması veya uğratılmasıdır. Bu kaybedişin temeli hedonist bir yaşam tarzının kutsanması, ancak yitirilen hakikatlerin yeniden elde edilmesi noktasında soru sorulmamasıdır. Yahut doğru soruların sorulmamasıdır. Nitekim pozitivist bilim; insanı veya alemi incelerken “nasıl” sorusunun cevabını son derece detaylı incelemekte, ancak bireyin anlam arayışını tatmin edecek olan “neden - niçin “ sorusunun sorulmasından rahatsızlık duymaktadır. Bizler de zayi edilen gerçekliklerin yeniden elde edilmesi noktasında son derece mühim gördüğümüz şu soruların cevap bulması için gayret sarf ettik: “Ben kimim, niçin varım. Nereden gelip nereye gidiyorum?!...”
Bütün göstergeler dünya tarihinin son dönemlerini yaşadığımızı ortaya koyuyor. Okült anlayışlarda “Tarihin sonu”, dini kaynaklarda “Ahir Zaman” olarak nitelenen bu dönemin en belirgin özelliği insanoğlunun kendisi hakkında ve alem tasavvuru noktasında anlam kaybına uğraması veya uğratılmasıdır. Bu kaybedişin temeli hedonist bir yaşam tarzının kutsanması, ancak yitirilen hakikatlerin yeniden elde edilmesi noktasında soru sorulmamasıdır. Yahut doğru soruların sorulmamasıdır. Nitekim pozitivist bilim; insanı veya alemi incelerken “nasıl” sorusunun cevabını son derece detaylı incelemekte, ancak bireyin anlam arayışını tatmin edecek olan “neden - niçin “ sorusunun sorulmasından rahatsızlık duymaktadır. Bizler de zayi edilen gerçekliklerin yeniden elde edilmesi noktasında son derece mühim gördüğümüz şu soruların cevap bulması için gayret sarf ettik: “Ben kimim, niçin varım. Nereden gelip nereye gidiyorum?!...”