Dizüstü Edebiyat serisinin sevilen yazarı İstiklal Akarsu okuyucuyu bu defa dünyanın en acayip ortamına, iki yazlık sitenin birbiriyle olan destansı ve saçma sapan mücadelesinin ortasına götürüp bırakıyor.
- Hayırdır Ziya?
- O bize kapısını açmayan site var ya… İşte onun kapısına duvar öreceğim. Biz giremiyorsak onlar da giremeyecek o... Sitesine !
Ertesi gün malzemeler geldi. Yine kendi bira kotasının üstünde seyreden Ziya abi kumunu çimentosunu karıştırdı, duvarı örmeye başladı. Arada birasını bırakıp tuğlaları diziyor, bir yandan da kurumaması için harcı karıştırıyordu. Otuz, kırk kişi toplanmış duvar ören bir adamı izliyorduk. Çıt çıkmıyordu. Büyük site sakinleri de korkudan tir tir titriyorlardı. Geçmemize izin vermedikleri kapıdan artık kendileri de geçemeyecekti. Kapı duvar oluyordu.
Bir gariplik vardı çocukta, yürürken elini kolunu havaya kaldırıyordu. “Tiki mi var acaba” diye düşünürken, bu hareketleri, dövmelerini gösterebilmek için yaptığını anladım. Kolunun altındaki dövmeyi göstermek için elini ensesine atıyor, göbeğindekini göstermek için göbeğine küçük şaplaklar atıp dikkati oraya çekiyordu. Baldırındaki dövme için de atların sinekleri kovmak için yaptığı gibi bacaklarını titretiyordu. Bu son hareketi nasıl yaptığını anlamamıştım, dövmeyle ilgili evrimsel bir süreç geçirmişti galiba çocuk.
O İş Bende’de; Bir Alex Değilim, Olsa Dükkan Senin ve Olur Öyle kitaplarından tanıdığımız dünyanın bira kotalı ilk insanı Ziya abi ve Akbük canavarı Müslüm gibi karakterlerin yanında yenileriyle tanışacak, onların acayip huyları ve olaylarına hem gülecek, hem hayret edecek, her şey bittiğinde ise yazlık sahibi olmadığınıza şükredeceksiniz.
Dizüstü Edebiyat serisinin sevilen yazarı İstiklal Akarsu okuyucuyu bu defa dünyanın en acayip ortamına, iki yazlık sitenin birbiriyle olan destansı ve saçma sapan mücadelesinin ortasına götürüp bırakıyor.
- Hayırdır Ziya?
- O bize kapısını açmayan site var ya… İşte onun kapısına duvar öreceğim. Biz giremiyorsak onlar da giremeyecek o... Sitesine !
Ertesi gün malzemeler geldi. Yine kendi bira kotasının üstünde seyreden Ziya abi kumunu çimentosunu karıştırdı, duvarı örmeye başladı. Arada birasını bırakıp tuğlaları diziyor, bir yandan da kurumaması için harcı karıştırıyordu. Otuz, kırk kişi toplanmış duvar ören bir adamı izliyorduk. Çıt çıkmıyordu. Büyük site sakinleri de korkudan tir tir titriyorlardı. Geçmemize izin vermedikleri kapıdan artık kendileri de geçemeyecekti. Kapı duvar oluyordu.
Bir gariplik vardı çocukta, yürürken elini kolunu havaya kaldırıyordu. “Tiki mi var acaba” diye düşünürken, bu hareketleri, dövmelerini gösterebilmek için yaptığını anladım. Kolunun altındaki dövmeyi göstermek için elini ensesine atıyor, göbeğindekini göstermek için göbeğine küçük şaplaklar atıp dikkati oraya çekiyordu. Baldırındaki dövme için de atların sinekleri kovmak için yaptığı gibi bacaklarını titretiyordu. Bu son hareketi nasıl yaptığını anlamamıştım, dövmeyle ilgili evrimsel bir süreç geçirmişti galiba çocuk.
O İş Bende’de; Bir Alex Değilim, Olsa Dükkan Senin ve Olur Öyle kitaplarından tanıdığımız dünyanın bira kotalı ilk insanı Ziya abi ve Akbük canavarı Müslüm gibi karakterlerin yanında yenileriyle tanışacak, onların acayip huyları ve olaylarına hem gülecek, hem hayret edecek, her şey bittiğinde ise yazlık sahibi olmadığınıza şükredeceksiniz.