Günümüzde hayatın her alanında çok hızlı bir değişim ve dönüşüm yaşanmaktadır. Küresel çapta çok sert rekabetin yaşandığı çağımızda bilgi hem bireyler hem de çalıştıkları kurumlar açısından temel kaynak durumuna gelmiştir. İşletmelerin varlıklarını sürdürebilmelerinin temel şartı kendileri için rekabet avantajı oluşturacak bilgiyi edinme ve yaratma becerilerine sahip olmalarına bağlıdır. Bunu sağlayabilmenin yollarından biri de işletmelerin tüm örgütsel düzeylerde öğrenen bir organizasyona dönüşmelerinde yatmaktadır.
İşletmeler bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde öğrenmektedirler çünkü öğrenme güdüsü insanların ve oluşturdukları organizasyonların doğasında var olan bir özelliktir. Bu çalışma Türkiye'de faaliyet gösteren çokuluslu işletmelerin yabancı ve yerli ortak olarak nasıl bir öğrenme ortamı oluşturdukları, tarafların birbirlerinden nasıl öğrendikleri ve öğrenmelerinin önündeki temel engellerin neler olduğunu araştırmaya odaklanmaktadır.
Günümüzde hayatın her alanında çok hızlı bir değişim ve dönüşüm yaşanmaktadır. Küresel çapta çok sert rekabetin yaşandığı çağımızda bilgi hem bireyler hem de çalıştıkları kurumlar açısından temel kaynak durumuna gelmiştir. İşletmelerin varlıklarını sürdürebilmelerinin temel şartı kendileri için rekabet avantajı oluşturacak bilgiyi edinme ve yaratma becerilerine sahip olmalarına bağlıdır. Bunu sağlayabilmenin yollarından biri de işletmelerin tüm örgütsel düzeylerde öğrenen bir organizasyona dönüşmelerinde yatmaktadır.
İşletmeler bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde öğrenmektedirler çünkü öğrenme güdüsü insanların ve oluşturdukları organizasyonların doğasında var olan bir özelliktir. Bu çalışma Türkiye'de faaliyet gösteren çokuluslu işletmelerin yabancı ve yerli ortak olarak nasıl bir öğrenme ortamı oluşturdukları, tarafların birbirlerinden nasıl öğrendikleri ve öğrenmelerinin önündeki temel engellerin neler olduğunu araştırmaya odaklanmaktadır.