Eşine Şiddet Uygulamış Cezaevindeki Erkekler
Kadına yönelik şiddet, eleştirel erkeklik incelemeleri ve toplumsal cinsiyet konularına ilişkin önemli bir kaynak niteliğinde değerlendirilebilecek bu kitap aynı zamanda, hayata ve insana duyulan sevginin, kadının özgürleşmesine duyulan özlemin de bir dışavurumu niteliğinde…
Çelik'in kitabı, daha ilk sayfalarda sizi sarsan bir şiirle başlıyor;
“… Sen ey korkudan zulmü öğrenmiş kişi, Bitip tükenmeyen bu şiddet Korur mu sanırsın imkânsız tacını?
…Kendi zehriyle beslenir erkekliğin.
Öldürdükçe kanaman bundan…
Kan sızıyor kirpiklerimizden
Kim bilir hangi kadın vurulmuştur şimdi.”
Sonra devam ediyor, şiirin bu dizelerini anlamlandıran erkek anlatılarıyla…
“… Bir erkeğe söylenmeyecek şeyler söyledi… Sonrası mantığın bittiği yer…”
“… Evlenmeden önce nişanlısıyla birlikte olmuş… Gözüm döndü, 12 yerinden bıçaklamışım.”
“… Sehpada bıçak vardı. 46-47 tane vurdum… ‘Bak, yaptırdığını beğendin mi' dedim… Baktım kendini pencereden aşağı atmış. İndim yanına, ‘bana bunu yapmayacaktın' dedim.”
Sayfalar ilerledikçe, şiddet olgusu, kadına yönelik şiddet sorunsalı, erkek şiddetinin boyutları, şiddet uygulayan erkek özellikleri ve bu erkeklerle yapılan uygulamalara ilişkin kuramsal bilgilerin yer aldığı kapsamlı bir bölümle karşılaşıyorsunuz. Sonrasında Çelik, arı kovanına elini sokma cesareti göstererek bizi, doğrudan bu suçun aktörleriyle buluşturuyor. Hâlihazırda cezaevinde olan ve eşine şiddet uygulama gerekçesiyle hüküm almış erkeklerle yapılan görüşmeler, başka bir toplumsal gerçekliği gözler önüne seriyor…
Kadınlar ölüyor, öldürülüyor! Ölmeseler bile, ölüme eşdeğer bir yaşama mahkûm ediliyor. Ve bunu çoğunlukla, en yakınlarındaki erkekler, eşleri yapıyor. Kadının giyim tarzı, çalışmak istemesi, pazara gitmesi, gülmesi, başını farklı bağlaması gibi pek çok sebepten dolayı… Bu sorun, çoğu zaman “namus” kavramı altında geçiştiriliyor ya da hafifletici gerekçelerle göz ardı ediliyor. Ancak, kadınlar ölüyor…
Bu ağır gerçek altında, her gün yeni bir kadın cinayetine ya da şiddetine tanık olduğumuz toplumumuzda Çelik, doğrudan suçun aktörü erkeklerin yanıtları ve anlatılarına yer verdiği özgün araştırmasıyla sizi konunun içine çekiyor ve ataerkil yapının tüm boyutlarını sorgulamaya davet ediyor. Kitap, sadece durum analizi ile kalmayıp, sorunun çözümüne yönelik geliştirilen model önerisiyle, hem bu konuda çalışan akademisyenlerin ve uygulayıcıların, hem de konuya ilgi gösteren ve çözüm ortağı olmak isteyen herkesi ortak bir platformda buluşturmayı hedefliyor…
Eşine Şiddet Uygulamış Cezaevindeki Erkekler
Kadına yönelik şiddet, eleştirel erkeklik incelemeleri ve toplumsal cinsiyet konularına ilişkin önemli bir kaynak niteliğinde değerlendirilebilecek bu kitap aynı zamanda, hayata ve insana duyulan sevginin, kadının özgürleşmesine duyulan özlemin de bir dışavurumu niteliğinde…
Çelik'in kitabı, daha ilk sayfalarda sizi sarsan bir şiirle başlıyor;
“… Sen ey korkudan zulmü öğrenmiş kişi, Bitip tükenmeyen bu şiddet Korur mu sanırsın imkânsız tacını?
…Kendi zehriyle beslenir erkekliğin.
Öldürdükçe kanaman bundan…
Kan sızıyor kirpiklerimizden
Kim bilir hangi kadın vurulmuştur şimdi.”
Sonra devam ediyor, şiirin bu dizelerini anlamlandıran erkek anlatılarıyla…
“… Bir erkeğe söylenmeyecek şeyler söyledi… Sonrası mantığın bittiği yer…”
“… Evlenmeden önce nişanlısıyla birlikte olmuş… Gözüm döndü, 12 yerinden bıçaklamışım.”
“… Sehpada bıçak vardı. 46-47 tane vurdum… ‘Bak, yaptırdığını beğendin mi' dedim… Baktım kendini pencereden aşağı atmış. İndim yanına, ‘bana bunu yapmayacaktın' dedim.”
Sayfalar ilerledikçe, şiddet olgusu, kadına yönelik şiddet sorunsalı, erkek şiddetinin boyutları, şiddet uygulayan erkek özellikleri ve bu erkeklerle yapılan uygulamalara ilişkin kuramsal bilgilerin yer aldığı kapsamlı bir bölümle karşılaşıyorsunuz. Sonrasında Çelik, arı kovanına elini sokma cesareti göstererek bizi, doğrudan bu suçun aktörleriyle buluşturuyor. Hâlihazırda cezaevinde olan ve eşine şiddet uygulama gerekçesiyle hüküm almış erkeklerle yapılan görüşmeler, başka bir toplumsal gerçekliği gözler önüne seriyor…
Kadınlar ölüyor, öldürülüyor! Ölmeseler bile, ölüme eşdeğer bir yaşama mahkûm ediliyor. Ve bunu çoğunlukla, en yakınlarındaki erkekler, eşleri yapıyor. Kadının giyim tarzı, çalışmak istemesi, pazara gitmesi, gülmesi, başını farklı bağlaması gibi pek çok sebepten dolayı… Bu sorun, çoğu zaman “namus” kavramı altında geçiştiriliyor ya da hafifletici gerekçelerle göz ardı ediliyor. Ancak, kadınlar ölüyor…
Bu ağır gerçek altında, her gün yeni bir kadın cinayetine ya da şiddetine tanık olduğumuz toplumumuzda Çelik, doğrudan suçun aktörü erkeklerin yanıtları ve anlatılarına yer verdiği özgün araştırmasıyla sizi konunun içine çekiyor ve ataerkil yapının tüm boyutlarını sorgulamaya davet ediyor. Kitap, sadece durum analizi ile kalmayıp, sorunun çözümüne yönelik geliştirilen model önerisiyle, hem bu konuda çalışan akademisyenlerin ve uygulayıcıların, hem de konuya ilgi gösteren ve çözüm ortağı olmak isteyen herkesi ortak bir platformda buluşturmayı hedefliyor…