“Her karanlık kendini sonlandıracak
aydınlığın tohumlarını içinde taşır.”
Dante Alighieri
Viyana’da bir ormanda gece vakti ağaçların arasında beliren bir silüet hayal ürünü gibi görünüyor; bulanık ve silik. Ama oldukça gerçek. Zayıf, perişan ve tek kelime edemeyecek kadar travmatize olmuş küçük bir kız… Adı Clara.
Ortadan kaybolmasının üzerinden koca bir yıl geçmişti ve artık öldüğü varsayılıyordu. Aksine hayattaydı ama yaşadıkları hakkında tek kelime etmiyordu. İlk bakışta şiddete maruz kaldığına dair herhangi bir iz de yoktu… Ta ki dedektifler insanın kâbuslarında dahi görmek istemeyeceği o şeyi görene dek: Biri kızın sırtına Dante’nin Cehennem’inden alınan bir sahneyi en ince ayrıntısına kadar tasvir etmişti, hem de dövme olarak.
Bu arada Wiesbaden, Almanya’da, genç ve hırslı bir dedektif adayı olan Sabine Nemez, profil uzmanı Maarten S. Sneijder’le birlikte birbirleriyle tamamen alakasız görünen üç kanlı cinayet vakasını incelemektedir. Zamanla bu vakaların arasında bir bağlantı olabileceğini keşfederler. Fakat araştırmalarının sonucunda, kaybolduktan bir yıl sonra ormanda ortaya çıkan ve konuşamayan gizemli kızın tanıklığına ihtiyaçları olduğu anlaşılır. Çünkü katili gören tek kişi bu küçük kızdır…
“Andreas Gruber’in kitaplarının atmosferi öyle hayranlık uyandırıcı ki farkına bile varmadan kendimi öykünün içinde sürüklenirken buluyorum.”
Sebastian Fitzek
“Andreas Gruber’in yarattığı Maarten S. Sneijder ve Sabine Nemez karakterleri o kadar iyi bir ikili ki insan sürekli onların hikâyelerine eşlik etmek istiyor.”
Krimi-couch.de
“İnsanın karanlık yönünü gösteren muhteşem bir gerilim.”
ORF, “Kultur nach 6”
“Uluslararası düzeyde bir gerilim yazarı.”
Kronen Zeitung
“Benim eserim bu dünyadan değil. Ben bu sınırı aştım, karanlığa bir bakış attım, ruhumu ilhama açtım ve akla sığmaz bir enkarnasyon meydana çıkardım. Onun aracılığıyla ölümsüz oldum. Ben cehennemin kara tanrısıyım. Kendimden nasıl kuşkulanabilirim ki?”
“Her karanlık kendini sonlandıracak
aydınlığın tohumlarını içinde taşır.”
Dante Alighieri
Viyana’da bir ormanda gece vakti ağaçların arasında beliren bir silüet hayal ürünü gibi görünüyor; bulanık ve silik. Ama oldukça gerçek. Zayıf, perişan ve tek kelime edemeyecek kadar travmatize olmuş küçük bir kız… Adı Clara.
Ortadan kaybolmasının üzerinden koca bir yıl geçmişti ve artık öldüğü varsayılıyordu. Aksine hayattaydı ama yaşadıkları hakkında tek kelime etmiyordu. İlk bakışta şiddete maruz kaldığına dair herhangi bir iz de yoktu… Ta ki dedektifler insanın kâbuslarında dahi görmek istemeyeceği o şeyi görene dek: Biri kızın sırtına Dante’nin Cehennem’inden alınan bir sahneyi en ince ayrıntısına kadar tasvir etmişti, hem de dövme olarak.
Bu arada Wiesbaden, Almanya’da, genç ve hırslı bir dedektif adayı olan Sabine Nemez, profil uzmanı Maarten S. Sneijder’le birlikte birbirleriyle tamamen alakasız görünen üç kanlı cinayet vakasını incelemektedir. Zamanla bu vakaların arasında bir bağlantı olabileceğini keşfederler. Fakat araştırmalarının sonucunda, kaybolduktan bir yıl sonra ormanda ortaya çıkan ve konuşamayan gizemli kızın tanıklığına ihtiyaçları olduğu anlaşılır. Çünkü katili gören tek kişi bu küçük kızdır…
“Andreas Gruber’in kitaplarının atmosferi öyle hayranlık uyandırıcı ki farkına bile varmadan kendimi öykünün içinde sürüklenirken buluyorum.”
Sebastian Fitzek
“Andreas Gruber’in yarattığı Maarten S. Sneijder ve Sabine Nemez karakterleri o kadar iyi bir ikili ki insan sürekli onların hikâyelerine eşlik etmek istiyor.”
Krimi-couch.de
“İnsanın karanlık yönünü gösteren muhteşem bir gerilim.”
ORF, “Kultur nach 6”
“Uluslararası düzeyde bir gerilim yazarı.”
Kronen Zeitung
“Benim eserim bu dünyadan değil. Ben bu sınırı aştım, karanlığa bir bakış attım, ruhumu ilhama açtım ve akla sığmaz bir enkarnasyon meydana çıkardım. Onun aracılığıyla ölümsüz oldum. Ben cehennemin kara tanrısıyım. Kendimden nasıl kuşkulanabilirim ki?”