Türkler İslamiyetin kabulüyle beraber yeni bir kültür dünyasının içine girdiler.
Bir yandan Arap ve Fars kültürünün kaynaklarına nüfuz etmeye çalışırken diğer yandan kendilerine ait bir ifade dili aramaya koyuldular.
Yusuf Has Hâcib, “Mutluluk Bilgisi” diyerek
bugünkü dile aktarabileceğimiz bu eserinde çok yönlü bir dünya arayışına girişir.
Bilginin değeri, hükümdarlık, iyilik, adalet, hayatın anlamı, devlet yönetimi, gençlik, tarım yapma gibi akla gelebilecek hemen her konuda konuşur.
Sonuçta bir öğüt kitabıdır ama bilmenin ve bildirmenin yöntemlerinin peşine düşer.
Türkler bu kitapla düşünmeye başlamışlardır
demek abartı sayılmaz.
Türkler İslamiyetin kabulüyle beraber yeni bir kültür dünyasının içine girdiler.
Bir yandan Arap ve Fars kültürünün kaynaklarına nüfuz etmeye çalışırken diğer yandan kendilerine ait bir ifade dili aramaya koyuldular.
Yusuf Has Hâcib, “Mutluluk Bilgisi” diyerek
bugünkü dile aktarabileceğimiz bu eserinde çok yönlü bir dünya arayışına girişir.
Bilginin değeri, hükümdarlık, iyilik, adalet, hayatın anlamı, devlet yönetimi, gençlik, tarım yapma gibi akla gelebilecek hemen her konuda konuşur.
Sonuçta bir öğüt kitabıdır ama bilmenin ve bildirmenin yöntemlerinin peşine düşer.
Türkler bu kitapla düşünmeye başlamışlardır
demek abartı sayılmaz.