Kitabımı yazarken; düşümde Hatti ülkesinin güneyine inerek Kaldeilerin Ur şehrine vardığımda, az ötedeki denizi gördüm. Düşündüğümde; Nuh Tufanı’nda dalgaların nasıl kabarıp, dağları aşıp Harran eteklerine vardığına aklım ermemişti. Kendi kendime 'Kaldeileri Venüs uyarmış olmalıydı dedim; yoksa Kızıldeniz’e, Kenan’a, Mısır’a neden göç etsinlerdi? Mor ülkesi Kenan kıyılarına vardığımda ise Tyros adasını, karşımda beni beklerken buldum. Açıkta demirlemiş Fenike Yelkenlisi ise Palermo, oradan Marsilya, oradan İbiza adası yolculuğuna kalkmak üzereyken Fenikeli kaptan sanki beni tanır gibi gözbebeğinden içine çekiverdi ve onun ruhunda başlayan yolculuğum türlü kıvrımlar, eğriler, yaylar, kavisler çizerek ta kalbine kadar bağlandı. Hem yürüdüm hem de ne gördüm ve işittiysem Kaldea diliyle yazdım. Yazım hatalarımı Ba'al düzeltti, onun da eksikleri Melkart’ın eleğinden geçti. En nihayetinde, yazmam Marduk elindeydi.
Marduk, Babil’in en tepesinde bir Venüs’e, bir kitaba bakıyordu. "Omphalos" aklına takılmıştı. Bu sırada, müneccimlerinin 99 basamağı tırmanırken Marduk huzurunda ne söyleyecekleri hâlâ dillerinde yoktu. Onlardan biri, “Omphalos Gizemi’ni” İskenderiye Kütüphanesinde arayalım derken: bir diğeri de bulamazlarsa Efes Kütüphanesine gitmeyi, eğer orada da yoksa Memphis'teki Temenos'da gördüğü "........oğulları" yazmasına bakmayı ve eğer onda da yoksa GELECEKTE ARAMAYI teklif etti. Ağız birliğine vararak Venüs katına çıktılar...
Kitabımı yazarken; düşümde Hatti ülkesinin güneyine inerek Kaldeilerin Ur şehrine vardığımda, az ötedeki denizi gördüm. Düşündüğümde; Nuh Tufanı’nda dalgaların nasıl kabarıp, dağları aşıp Harran eteklerine vardığına aklım ermemişti. Kendi kendime 'Kaldeileri Venüs uyarmış olmalıydı dedim; yoksa Kızıldeniz’e, Kenan’a, Mısır’a neden göç etsinlerdi? Mor ülkesi Kenan kıyılarına vardığımda ise Tyros adasını, karşımda beni beklerken buldum. Açıkta demirlemiş Fenike Yelkenlisi ise Palermo, oradan Marsilya, oradan İbiza adası yolculuğuna kalkmak üzereyken Fenikeli kaptan sanki beni tanır gibi gözbebeğinden içine çekiverdi ve onun ruhunda başlayan yolculuğum türlü kıvrımlar, eğriler, yaylar, kavisler çizerek ta kalbine kadar bağlandı. Hem yürüdüm hem de ne gördüm ve işittiysem Kaldea diliyle yazdım. Yazım hatalarımı Ba'al düzeltti, onun da eksikleri Melkart’ın eleğinden geçti. En nihayetinde, yazmam Marduk elindeydi.
Marduk, Babil’in en tepesinde bir Venüs’e, bir kitaba bakıyordu. "Omphalos" aklına takılmıştı. Bu sırada, müneccimlerinin 99 basamağı tırmanırken Marduk huzurunda ne söyleyecekleri hâlâ dillerinde yoktu. Onlardan biri, “Omphalos Gizemi’ni” İskenderiye Kütüphanesinde arayalım derken: bir diğeri de bulamazlarsa Efes Kütüphanesine gitmeyi, eğer orada da yoksa Memphis'teki Temenos'da gördüğü "........oğulları" yazmasına bakmayı ve eğer onda da yoksa GELECEKTE ARAMAYI teklif etti. Ağız birliğine vararak Venüs katına çıktılar...