Düşünceyi, hayatı düzenleyen bir araç olarak dil. Kadınların kendiliklerini yeniden kurdukları bir alan olarak dostluk ve aşk. Bir’den çoğalıp devinen, On Bin Varlık’a can veren Dao’nun evreninde kadınların neşesine engel olarak baba.
Çin’in güneyinde, Jiangyong’da kadınların yarattığı ve kullandığı, dünyada kadınlara ait tek yazı sistemi olan Nüshu aracılığı ile mektuplaşan, kız kardeşlik bağı ile mühürlenmiş arkadaşlıklarından güç alarak birbirlerini hayata katan iki genç kadının hikâyesi On Bin Varlık.
Aslı Solakoğlu, ipliklerle dikilerek ciltlenmiş el yazısı defterlerde, mühürlü mektuplarda, nakışlarda, şarkılarda yaşayan kadınları bizlerle buluşturuyor. On Bin Varlık, aşkın, çoğalmanın, çabanın hikâyesi.
“Çünkü neşe estetik bir güçtür.”
Baba,
Aramayı yola sordum, buz kesti.
Dağ geçidi, meteor kuyusu.
Eriyor. Buzdağının görünmeyeni, dipte saçaklanır.
Aramayı şiire sordum, hırkanı yaktı.
Birazdan gün doğacak, çiğ düşecek.
Serin ve sıcak, ikisi çok. Bildiğin dil değil bu.
Sen uyu artık.
Ya da.
Düşünceyi, hayatı düzenleyen bir araç olarak dil. Kadınların kendiliklerini yeniden kurdukları bir alan olarak dostluk ve aşk. Bir’den çoğalıp devinen, On Bin Varlık’a can veren Dao’nun evreninde kadınların neşesine engel olarak baba.
Çin’in güneyinde, Jiangyong’da kadınların yarattığı ve kullandığı, dünyada kadınlara ait tek yazı sistemi olan Nüshu aracılığı ile mektuplaşan, kız kardeşlik bağı ile mühürlenmiş arkadaşlıklarından güç alarak birbirlerini hayata katan iki genç kadının hikâyesi On Bin Varlık.
Aslı Solakoğlu, ipliklerle dikilerek ciltlenmiş el yazısı defterlerde, mühürlü mektuplarda, nakışlarda, şarkılarda yaşayan kadınları bizlerle buluşturuyor. On Bin Varlık, aşkın, çoğalmanın, çabanın hikâyesi.
“Çünkü neşe estetik bir güçtür.”
Baba,
Aramayı yola sordum, buz kesti.
Dağ geçidi, meteor kuyusu.
Eriyor. Buzdağının görünmeyeni, dipte saçaklanır.
Aramayı şiire sordum, hırkanı yaktı.
Birazdan gün doğacak, çiğ düşecek.
Serin ve sıcak, ikisi çok. Bildiğin dil değil bu.
Sen uyu artık.
Ya da.