Gülhan Tuba Çelik ikinci öykü kitabı Onlar ve Köpekleri'nde İstanbul'un yedinci tepesinden, Fatih'in rüzgarlı yerlerinden sesleniyor okura. Öykü kahramanları yerleşikler, kalanlar, gitme defterini kapatmış olanlar. Kocamustafapaşa'da, Yedikule'de, Samatya'da dolaşan bu insanlara yakınlıktan doğan bir kaybetme korkusu eşlik ediyor zaman zaman. Unkapanı Kemeri'ndeki karpuz çekirdekleri, Cibali'deki asırlık incir ağaçları, İstasyon Caddesi'nin çamaşırları bu korkuya biraz umut verirken; sur dışı mezarlıkları, manastır bahçeleri ve ayazmalar da kaybetmenin kadim bir kader olduğunun altını çiziyor.
Öykülerde Suriçi İstanbul'u kimi zaman bir sıkışmayı, kimi zaman bir aydınlığı simgeliyor mekânsal olarak. Bazen ruh haline eşlik eden canlı bir varlık, bazen binlerce yıl önceki işlevinde bir araç olarak hayat buluyor. Şehrin sesi yüzlerce yıl öteden gelip kahramanların kanına karışıyor.
Gülhan Tuba Çelik ikinci öykü kitabı Onlar ve Köpekleri'nde İstanbul'un yedinci tepesinden, Fatih'in rüzgarlı yerlerinden sesleniyor okura. Öykü kahramanları yerleşikler, kalanlar, gitme defterini kapatmış olanlar. Kocamustafapaşa'da, Yedikule'de, Samatya'da dolaşan bu insanlara yakınlıktan doğan bir kaybetme korkusu eşlik ediyor zaman zaman. Unkapanı Kemeri'ndeki karpuz çekirdekleri, Cibali'deki asırlık incir ağaçları, İstasyon Caddesi'nin çamaşırları bu korkuya biraz umut verirken; sur dışı mezarlıkları, manastır bahçeleri ve ayazmalar da kaybetmenin kadim bir kader olduğunun altını çiziyor.
Öykülerde Suriçi İstanbul'u kimi zaman bir sıkışmayı, kimi zaman bir aydınlığı simgeliyor mekânsal olarak. Bazen ruh haline eşlik eden canlı bir varlık, bazen binlerce yıl önceki işlevinde bir araç olarak hayat buluyor. Şehrin sesi yüzlerce yıl öteden gelip kahramanların kanına karışıyor.