Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk der ki;
“Nesnel mantıkla davranan bir yargıç, hem yansızdır ve hem de kişisellikten arınmış bir yargıçtır. Her yargıcın da böyle olması zorunludur. Düşünsel ve psikolojik olarak bunu beceremeyenlerin yargıçlık yapmaya hakları yoktur. Çünkü onlar, daha işin başında önyargıyla doldurdukları bir beyne ve vicdana sahiptirler. Böyle bir beyin ve vicdan ise, yargıçlık yapmak için çok yaşlı ve çok hastadır.
Diyesim şudur: Türk hukukçusu ve özellikle yargıcı, yargılamanın ve yargı kararlarının kişisel ideolojilere, kaygılara, görüşlere, inançlara araç kılınmasına engel olmalıdır. Yüzeysel değil, derin hukukun yürek vuruşlarını karar ve içtihatlarını her sözcüğünde duyumsamalarıdır. Çağın değerleri ve ruhu ile ancak böylelikle denk düşülebilir.
Hukuk ve adalet sevdası her meslektaşın için de yer alması gereken soylu bir kavgadır bu. ‘ne korkunçtur düşmek kavganın haricine’-Nazım Hikmet-..”
Suç örgütlerinin son derece organize olup, teknolojinin bütün olanaklarını da kullanmaları sebebiyle söz konusu örgütlerle mücadele etmenin zorluğu bilinmekle beraber, mücadele yöntemleri için de bu suçlarla mücadele ederken hukuk devleti kurallarının da ihlal edilmemesi gerekir. Günümüz Türkiye’sinde yapılan yargılamalara bakıldığı zaman bu dengenin ne yazık ki tutturulamadığı gözlenmektedir.
Son AİHM verilerine göre ülkemiz, Avrupa konseyinin 47 üyesi arasında, hakkında en çok ihlal kararı verilen ikinci ülke konumundadır. 2012 yılı sonu itibariyle AİHM önünde, ülkemiz aleyhine yapılan yaklaşık 16.900 başvuru bulunmaktadır. Geçmiş yıllarda yapılan başvuruların neticeleri göz önüne alındığında, AİHM tarafından ön koşullar açısından yapılan değerlendirmeyi geçebilen başvuruların çoğunun ihlal kararı ile sonuçlanacağı öngörülmektedir.
‘Berlin’de yargıçlar var’ sözü, yargıçların dürüstlüğünü, bağımsızlığını, tarafsızlığını ve vicdanı sorumluluklarını belirlemede büyük bir anlam taşımaktadır. Yasalara ruh veren yargıçların bu donanımla ve yaklaşımla, adaleti egemen kılmaları halinde toplumda büyük tehlike oluşturan suç örgütlerinin de büyümesinin önüne geçilecektir.
Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk der ki;
“Nesnel mantıkla davranan bir yargıç, hem yansızdır ve hem de kişisellikten arınmış bir yargıçtır. Her yargıcın da böyle olması zorunludur. Düşünsel ve psikolojik olarak bunu beceremeyenlerin yargıçlık yapmaya hakları yoktur. Çünkü onlar, daha işin başında önyargıyla doldurdukları bir beyne ve vicdana sahiptirler. Böyle bir beyin ve vicdan ise, yargıçlık yapmak için çok yaşlı ve çok hastadır.
Diyesim şudur: Türk hukukçusu ve özellikle yargıcı, yargılamanın ve yargı kararlarının kişisel ideolojilere, kaygılara, görüşlere, inançlara araç kılınmasına engel olmalıdır. Yüzeysel değil, derin hukukun yürek vuruşlarını karar ve içtihatlarını her sözcüğünde duyumsamalarıdır. Çağın değerleri ve ruhu ile ancak böylelikle denk düşülebilir.
Hukuk ve adalet sevdası her meslektaşın için de yer alması gereken soylu bir kavgadır bu. ‘ne korkunçtur düşmek kavganın haricine’-Nazım Hikmet-..”
Suç örgütlerinin son derece organize olup, teknolojinin bütün olanaklarını da kullanmaları sebebiyle söz konusu örgütlerle mücadele etmenin zorluğu bilinmekle beraber, mücadele yöntemleri için de bu suçlarla mücadele ederken hukuk devleti kurallarının da ihlal edilmemesi gerekir. Günümüz Türkiye’sinde yapılan yargılamalara bakıldığı zaman bu dengenin ne yazık ki tutturulamadığı gözlenmektedir.
Son AİHM verilerine göre ülkemiz, Avrupa konseyinin 47 üyesi arasında, hakkında en çok ihlal kararı verilen ikinci ülke konumundadır. 2012 yılı sonu itibariyle AİHM önünde, ülkemiz aleyhine yapılan yaklaşık 16.900 başvuru bulunmaktadır. Geçmiş yıllarda yapılan başvuruların neticeleri göz önüne alındığında, AİHM tarafından ön koşullar açısından yapılan değerlendirmeyi geçebilen başvuruların çoğunun ihlal kararı ile sonuçlanacağı öngörülmektedir.
‘Berlin’de yargıçlar var’ sözü, yargıçların dürüstlüğünü, bağımsızlığını, tarafsızlığını ve vicdanı sorumluluklarını belirlemede büyük bir anlam taşımaktadır. Yasalara ruh veren yargıçların bu donanımla ve yaklaşımla, adaleti egemen kılmaları halinde toplumda büyük tehlike oluşturan suç örgütlerinin de büyümesinin önüne geçilecektir.