1853 yılında doğup 1933'te ölen Fransız asıllı Gabriel Bonvalot, arkadaşı Capus ile 1886-1887 yıllarında Türkistan'a bir gezi yapmıştır. Kendi deyimiyle, “ilmî misyonerler” olarak Orta Asya'ya gitmiş, bir yandan bölgeye has bitki, hayvan ve taş örnekleri toplarken diğer yandan Orta Asya'daki Türklerin yaşayışlarını, çalışmalarını, eğlencelerini ve düşüncelerini araştırmıştır.
Rusların henüz Buhara ve Hiyve Devletlerini istila etmedikleri bir döneme rastlayan gezisinden bize kalan bu eser, Orta Asya Türklerinin şanlı mazilerine rağmen ibret verici bir cehalet ve taassup içine düşmüş olduklarını belgelemektedir.
Şehirli ve köylü Orta Asya Türk halkının 100 yıl önceki yaşayışını, şehirlerini, köylerini, efsanelerini, harabelerini anlatan bu eserin aynı zamanda tarih ve folklor araştırıcılarımıza ışık tutacağına inanmaktayız. Özellikle Orta Asya Türkü ile Anadolu Türkü'nün yüzyılların ayrılığına rağmen bozulmamış olarak duran ortak yönleri daha iyi anlaşılmaktadır.
1853 yılında doğup 1933'te ölen Fransız asıllı Gabriel Bonvalot, arkadaşı Capus ile 1886-1887 yıllarında Türkistan'a bir gezi yapmıştır. Kendi deyimiyle, “ilmî misyonerler” olarak Orta Asya'ya gitmiş, bir yandan bölgeye has bitki, hayvan ve taş örnekleri toplarken diğer yandan Orta Asya'daki Türklerin yaşayışlarını, çalışmalarını, eğlencelerini ve düşüncelerini araştırmıştır.
Rusların henüz Buhara ve Hiyve Devletlerini istila etmedikleri bir döneme rastlayan gezisinden bize kalan bu eser, Orta Asya Türklerinin şanlı mazilerine rağmen ibret verici bir cehalet ve taassup içine düşmüş olduklarını belgelemektedir.
Şehirli ve köylü Orta Asya Türk halkının 100 yıl önceki yaşayışını, şehirlerini, köylerini, efsanelerini, harabelerini anlatan bu eserin aynı zamanda tarih ve folklor araştırıcılarımıza ışık tutacağına inanmaktayız. Özellikle Orta Asya Türkü ile Anadolu Türkü'nün yüzyılların ayrılığına rağmen bozulmamış olarak duran ortak yönleri daha iyi anlaşılmaktadır.