Dünya tarihinde önemli kırılma noktalarına işaret ettiği için tarihçilerin devrim yüzyılı olarak adlandırdığı XII. yüzyılda, Güney Fransa'da ortaya çıkan muhalif grupların bölgede hızla yayılması, zamanla Katolik Kilisesince bir tehdit olarak algılanmaya başlanır. Papa III. Innocent, bu grupların içeriden gelen bir tehlike olmaları gerekçesiyle "Müslümanlardan daha şerli" olduklarını belirtir. Böylece, süreç içerisinde heretiklerin hem dini hem de siyasi bir tehdit oldukları düşünülür. Bunun neticesinde Avrupa'nın ilk soykırımı olarak bilinen Albililer Haçlı Seferi ve meşhur Engizisyon Mahkemelerinin kurulmasıyla sonuçlanan büyük bir çatışma ortaya çıkar. Hristiyan olduklarını ifade eden bu grupların ortadan kaldırılmasına yönelik faaliyetlerin meşrulaştırılabilmesi adına, adil savaş düşüncesini merkeze alan teorik bir zemin inşa edilir. Böylece Languedoc toplumu, sahip olduğu birlikte yaşama kültürüne rağmen, dönemin simgesel iktidar araçları olarak nitelendirebileceğimiz reddiyeler ve vaazlar vasıtasıyla zamanla dönüşerek heretiklerin canlı canlı yakılmalarına kayıtsız hale gelir. Elinizdeki çalışma, sosyo-kültürel bağlamı dikkate alarak heretik addedilen Katarlar ve birliğini muhafaza etme gayretindeki Katolik Kilisesinin çatışmasının temel saiklerine ışık tutmayı ve söz konusu çatışmayı Bourdieu'nun kavramları yardımıyla analiz etmeyi hedeflemektedir.
Dünya tarihinde önemli kırılma noktalarına işaret ettiği için tarihçilerin devrim yüzyılı olarak adlandırdığı XII. yüzyılda, Güney Fransa'da ortaya çıkan muhalif grupların bölgede hızla yayılması, zamanla Katolik Kilisesince bir tehdit olarak algılanmaya başlanır. Papa III. Innocent, bu grupların içeriden gelen bir tehlike olmaları gerekçesiyle "Müslümanlardan daha şerli" olduklarını belirtir. Böylece, süreç içerisinde heretiklerin hem dini hem de siyasi bir tehdit oldukları düşünülür. Bunun neticesinde Avrupa'nın ilk soykırımı olarak bilinen Albililer Haçlı Seferi ve meşhur Engizisyon Mahkemelerinin kurulmasıyla sonuçlanan büyük bir çatışma ortaya çıkar. Hristiyan olduklarını ifade eden bu grupların ortadan kaldırılmasına yönelik faaliyetlerin meşrulaştırılabilmesi adına, adil savaş düşüncesini merkeze alan teorik bir zemin inşa edilir. Böylece Languedoc toplumu, sahip olduğu birlikte yaşama kültürüne rağmen, dönemin simgesel iktidar araçları olarak nitelendirebileceğimiz reddiyeler ve vaazlar vasıtasıyla zamanla dönüşerek heretiklerin canlı canlı yakılmalarına kayıtsız hale gelir. Elinizdeki çalışma, sosyo-kültürel bağlamı dikkate alarak heretik addedilen Katarlar ve birliğini muhafaza etme gayretindeki Katolik Kilisesinin çatışmasının temel saiklerine ışık tutmayı ve söz konusu çatışmayı Bourdieu'nun kavramları yardımıyla analiz etmeyi hedeflemektedir.