Ortadoğu'nun Globalleşmesi Yeni Amerikan Yüzyılında ABD - NATO - Türkiye İlişkileri Ekseninde Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın Küreselleşme Süreci
Yaşanan tüm tartışma ve politik farklılaşmalara rağmen NATO bir bütün olarak geçmişte varolan çerçevenin dışında yeni konsepte uygun örgütlendi.
İngiltere’de yapılan “21. yüzyılda NATO ve Güvenlik, Gerçek Vizyon” başlıklı toplantıda NATO’nun geleceği hakkında tartışmalar yaşanırken 21. yüzyılın “ayaklanmalar yüzyılı” olacağı saptaması yapıldı. Bu saptamaya göre, olası ayaklanma bölgeleri olarak; Ortadoğu, Basra Körfezi çevresi, Kuzey Batı Afrika, Kafkasya ve Latin Amerika gibi petrol ve doğal enerji kaynaklarının bulunduğu bölgeler gösterildi. Buna uygun olarak ABD, NATO ile ilgili olarak belli bir toprağı savunan ittifaktan “ortak çıkarları savunan” bir ittifaka geçişi sağlama amacına yöneldi. Bu nedenle NATO’nun “sabit mevzi” savunmasının yerine “esnek ve hareketli müdahale” anlayışının geçirilmesi gerekiyordu. Zaten bu değişiklik fiilen gerçekleşmiş durumdaydı. Bu çerçevede değişen yeni stratejiye göre NATO’nun karşılaşacağı riskler şöyle tanımlandı: “Avrupa-Atlantik sahası ile çevresindeki bazı ülkeler ciddi ekonomik, sosyal ve politik sorunlarla karşı karşıyadır.
Etnik ve dinsel husumet, toprak ihtilafları ve devletlerin bölünmesi yerel ve bölgesel istikrarsızlıklara yol açabilir. Bunların yarattığı gerginlikler silahlı çatışmalara yol açabilir ve ittifak üyeleri de dahil komşu ülkelere yayılarak ittifakın istikrar ve güvenliğini etkileyebilir.”
Yaşanan tüm tartışma ve politik farklılaşmalara rağmen NATO bir bütün olarak geçmişte varolan çerçevenin dışında yeni konsepte uygun örgütlendi.
İngiltere’de yapılan “21. yüzyılda NATO ve Güvenlik, Gerçek Vizyon” başlıklı toplantıda NATO’nun geleceği hakkında tartışmalar yaşanırken 21. yüzyılın “ayaklanmalar yüzyılı” olacağı saptaması yapıldı. Bu saptamaya göre, olası ayaklanma bölgeleri olarak; Ortadoğu, Basra Körfezi çevresi, Kuzey Batı Afrika, Kafkasya ve Latin Amerika gibi petrol ve doğal enerji kaynaklarının bulunduğu bölgeler gösterildi. Buna uygun olarak ABD, NATO ile ilgili olarak belli bir toprağı savunan ittifaktan “ortak çıkarları savunan” bir ittifaka geçişi sağlama amacına yöneldi. Bu nedenle NATO’nun “sabit mevzi” savunmasının yerine “esnek ve hareketli müdahale” anlayışının geçirilmesi gerekiyordu. Zaten bu değişiklik fiilen gerçekleşmiş durumdaydı. Bu çerçevede değişen yeni stratejiye göre NATO’nun karşılaşacağı riskler şöyle tanımlandı: “Avrupa-Atlantik sahası ile çevresindeki bazı ülkeler ciddi ekonomik, sosyal ve politik sorunlarla karşı karşıyadır.
Etnik ve dinsel husumet, toprak ihtilafları ve devletlerin bölünmesi yerel ve bölgesel istikrarsızlıklara yol açabilir. Bunların yarattığı gerginlikler silahlı çatışmalara yol açabilir ve ittifak üyeleri de dahil komşu ülkelere yayılarak ittifakın istikrar ve güvenliğini etkileyebilir.”