(...) Kaleme aldığım o eski müzisyenler, duahanlar, zanaat ve meslek sahipleri, örneğin Yahudi berberler, boyacılar, teneke ustaları, baharatçılar, zerzevatçılar, kömürcüler, balıkçılar, saatçiler, kuyumcular, hamallar, doktorlar, eskiciler, seyyar satıcılar maalesef artık Ortaköy’de yoklar... Onların torunları ve yeni nesil Yahudi kardeşler babalarının veya büyükbabalarının mesleklerini sürdürmemişlerdir.Ne yazık ki sinagoglarda da dualar, ilahiler eski günlerdeki gibi geleneksel klasik Türk müziği makam ve ezgileriyle okunmaktan çok uzakta. Artık böyle sanatçı kişilikleri ön planda olan hazanları sinagoglardaki kürsülerde göremiyoruz. Kısacası güzel olan her şeyin çabuk kaybolduğu gibi gerçek duahanlar ve bilge din adamları da yavaş yavaş kaybolmaktadır. Ayrıca, üzülerek söyleyebilirim ki Yahudi cemaatinin terk ettiği yapılar, yetimhanenin Palanga Caddesindeki binası, Alliance İsraelite’in mekânı, Yenimahalle Sinagogu, 18 Akaretler’in o tarih kokan güzelim evleri artık yoklar... Ya da kaderlerine terk edilmiş durumdalar...Aaron Kohen, İstanbul’un "yerli" semtlerinden Ortaköy örneğini merkeze alarak yüzyılın başındaki Musevi kültürünü anlatıyor. Bir zamanlar bu şehrin asli unsuru olan, toplumsal hayatın her noktasında mensuplarım görebileceğimiz Musevi cemaatinin tıpkı Ortaköy gibi nasıl "dağıldığını" tanıklarıyla gösteriyor.O, bir semtin tarihini yazıyor, okuyucularım da kendi semtlerinde kaybettiklerinin muhasebesini yapmaya çağırıyor.
(...) Kaleme aldığım o eski müzisyenler, duahanlar, zanaat ve meslek sahipleri, örneğin Yahudi berberler, boyacılar, teneke ustaları, baharatçılar, zerzevatçılar, kömürcüler, balıkçılar, saatçiler, kuyumcular, hamallar, doktorlar, eskiciler, seyyar satıcılar maalesef artık Ortaköy’de yoklar... Onların torunları ve yeni nesil Yahudi kardeşler babalarının veya büyükbabalarının mesleklerini sürdürmemişlerdir.Ne yazık ki sinagoglarda da dualar, ilahiler eski günlerdeki gibi geleneksel klasik Türk müziği makam ve ezgileriyle okunmaktan çok uzakta. Artık böyle sanatçı kişilikleri ön planda olan hazanları sinagoglardaki kürsülerde göremiyoruz. Kısacası güzel olan her şeyin çabuk kaybolduğu gibi gerçek duahanlar ve bilge din adamları da yavaş yavaş kaybolmaktadır. Ayrıca, üzülerek söyleyebilirim ki Yahudi cemaatinin terk ettiği yapılar, yetimhanenin Palanga Caddesindeki binası, Alliance İsraelite’in mekânı, Yenimahalle Sinagogu, 18 Akaretler’in o tarih kokan güzelim evleri artık yoklar... Ya da kaderlerine terk edilmiş durumdalar...Aaron Kohen, İstanbul’un "yerli" semtlerinden Ortaköy örneğini merkeze alarak yüzyılın başındaki Musevi kültürünü anlatıyor. Bir zamanlar bu şehrin asli unsuru olan, toplumsal hayatın her noktasında mensuplarım görebileceğimiz Musevi cemaatinin tıpkı Ortaköy gibi nasıl "dağıldığını" tanıklarıyla gösteriyor.O, bir semtin tarihini yazıyor, okuyucularım da kendi semtlerinde kaybettiklerinin muhasebesini yapmaya çağırıyor.